Maliye
Bakanı, geçtiğimiz günlerde kürsüden gururla şunu ilan etti, “Bu program test
edildi, dayanıklılığı kanıtlandı.”
Kulağa
hoş geliyor, değil mi? Ama gerçek duruma bakıldığında ne görünüyor. Halk bu
“laboratuvar testini” her gün mutfakta, pazarda ve çarşıda yaşıyor. Test edilen
şey gerçekten ekonomi programı
mı, yoksa toplumun dayanılmaz acılarına neden olan ve sabrını zorlayankoşulları
mı? Sorunun cevabı, biraz da korkutucu: Taabi ki toplumun “şükürler olsun”
denilen sabrı olsa gerek.
Türkiye’de
ekonomi artık yalnızca faiz, enflasyon veya bütçe dengesiyle, üretim ve tükedim
dengesiyle yürümüyor. Siyasetin her
hareketi, piyasanın kalp atışlarını doğrudan etkiliyor.
Son
dönemde yaşanan gelişmeleri hatırlayalım
·
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması,
·
Çok
sayıda CHP’li belediye başkanının gözaltına alınması,
·
CHP
İl başkanlıklarına kayyum atanması…
Bu
gelişmeler, ekonomiyi anında sarsan şoklar yarattı. Döviz kurları yukarı hareketlendi;
Merkez Bankası kurları düşük tutmak üzere rezervlerini kullanarak milyarlarca dolar piyasaya sürdü. Borsa düştü,
yabancı yatırımcı hızla hisselerini satıp çıktı. Risk primi (CDS) 280 baz puana
yaklaştı.
İronik
gerçeklik ortya çıktı ki, Maliye bakanının da söylediği gibi CHP’ye yapılan
siyasi baskılar, ekonomiyi fiilen bir laboratuvar ortamına çevirdi. Deney
tüplerine siyasi hamleler konuldu, tepkiler piyasalardan ölçüldü.
Peki
bunca ekonomik sıkıntıya katlanan kobay kim? Halkın cüzdanı, yatırıma ayrılamayan,
tarıma destek verilemeyen, işçiye daha fazla asgari ücret önerilemeyen,
emekliye insanca yaşayacağı maaş verilemeyen, esnafın nefes alması için destek
kredileri kullandırılmayan, geleceği, eğitim ve sağlık alınamayan bir düzen.
Mehmet
Şimşek Haziran 2023’te göreve geldiğinde yıllık enflasyon %38,2 idi. Hedef,
“Enflasyonu hızla düşüreceğiz, tek haneye indireceğiz.” Söylemiyle iddalı bir
politika hedefleyeceğini söylemekteydi.
Bugün,
Eylül 2025 itibarıyla yıllık TÜFE %32,9. İki yılda düşüş sadece birkaç puan.
Tek hane hedefi mi? Önce 2026’ya, sonra 2027’ye ertelendi. Hedefler, tıpkı
pazardaki fiyat etiketleri gibi sürekli yukarı taşınıyor.Halkın gündelik
hayatına ne yansıyor, pazarda çarşıda ne görüyor.
·
Politika
faizi %8,5’ten %50’ye yükseldi. Krediler lüks hale geldi.
·
Maaş
zamları daha cebe girmeden enflasyona yenildi.
·
Türkiye'de
gıda maliyeti, önceki yılın aynı ayına göre 2025 Ağustos'unda %33,28 arttı.
·
Kiralar
büyükşehirlerde asgari ücreti geçti.
Halkın
yaşadığı şok gerçek,halkın alım gücü eriyor, mutfak enflasyonu zirve yapıyor.
Uluslararası
yatırımcı açısından program dayanıklı olabilir. Türkiye, siyasi fırtınalara
rağmen borcunu ödüyor, faizini yükseltiyor ve yabancı sermayeye güven veriyor.
Ama
halk açısından bu dayanıklılık bir yanılsama. Dayanılmazlık testi hâlâ
geçiliyor.
·
Fonlar
kazanç sağlıyor.
·
Hazine
artan faiz yüküyle daha çok borçlanıyor.
·
Fatura
halka çıkıyor.
Kısacası
test edilen şey, sermaye güvenliği, kobay ise toplumun bütçesi. Ekonomik
Laboratuvarın Gerçekleri,CHP’ye uygulanan baskılarla yaratılan bu laboratuvar
ortamı, ekonomiyi test ederken halkın refahını ve geleceğini erozyona
uğratıyor.
-
Döviz dalgalanmaları doğrudan yaşam maliyetini artırıyor.
-
Artan faizler hem devletin hem yurttaşın borcunu yükseltiyor.
-
Enflasyon mutfakta, kira kontratında ve ulaşımda hissediliyor.
Programın
“dayanıklılığı” uluslararası sermaye için geçerli olabilir; ama toplum
için sonuç yüksek hayat pahalılığı ve eriyen alım gücü olarak karşımıza
çıkıyor.
CHP’ye
uygulanan baskılar, ekonomiyi bir laboratuvar haline getirdi. Deneyin amacı
programın başarısını ölçmek olabilir; ama gerçek şu ki, halkın refahı ve
geleceği test ediliyor.“Dayanıklılığı kanıtlanan program” aslında halkın
sabır taşını sınamak için kullanılıyor. Ve taş çatlamaya çoktan başladı.
Ekonomiye
laboratuvara sokup, toplumun refahını ve geleceğini erozyona uğratmak hiç
kimseye fayda sağlamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder