22 Temmuz 2025 Salı

DİJİTAL DENETİM Mİ, ALGORİTMİK ŞÜPHE Mİ? -3

 

Giriş

2021 yılından itibaren idarenin, Davranışsal Vergilendirme politikalarına öncelik verdiği ve bunun sonuçlarının 2025 yılında daha da görünür hale geldiği gözlemlenmektedir. Ancak veri tabanlı yapay zeka kullanılarak yapıldığı söylenen vergilendirme “ davranışsal vergilendirmenin “ biraz daha uygulamada müdahale edilmiş hali olarak yansımaktadır. Uygulamada görülen bilgilendirmeden daha çok "incelemeye", yetkililer  aracılığıyla yönlendirmeden daha çok "verginin tamamlanması" yönünde zorlayıcı tavsiyeler yapıldığı görülmektedir.

Geçen hafta makalenin birinci bölümünde Davranışsal vergilendirme nedir? Kavramsal temeller ve küresel eğlimleri kısmını irdelemeye çalışmıştım.  İkinci bölümde  davranışsal vergilendirmenin Türkiye’de  uygulamalarını irdelemeye çalışmıştım.Bu bölümde ise kullanılan veri değerlendirmesinin görüngüsünü incelemeye çalışacağım.

 Yönlendirilen, Uyumun İnceltilmiş Baskı Hali

Türkiye’de davranışsal vergilendirme politikaları, geleneksel ceza odaklı yaklaşımların ötesine geçerken, “uyum” kavramını yeniden tanımlıyor. Ancak bu yeni yaklaşım, özellikle izaha davet uygulamalarıyla, gönüllü uyumla algoritmik baskı arasındaki sınırları belirsizleştiriyor.

Vergi idaresi artık mükellefi denetlemiyor; mükellefi “davranışına göre sorguluyor”. Bu dönüşümde yapay zekâ, sadece teknik bir araç değil, aynı zamanda davranışsal veri temelli bir "şüphe üretim mekanizması" haline gelmiş olabilir. Maliye politikalarının genel amaçları ekonomik istikararın sağlanması ve gelir adaletinin toplumsal refaha katkı sağlamasını amaçlayan, sürdürülebilir vergi politikalarının oluşturulmasını sağlamakla gerçekleşebiliyor. Adil bir vergi politikası gelir düzeyini dengeleyici, vergi kanunları açısından vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş olması üzerinden, hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde toplumsal güven artırıcı bir uygulamayı benimsiyor olmalıdır. Vergi politikalarının geliştirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlar ve toplumsal dönüşüm üzerindeki etkileri, devletlerin toplumlarına karşı olan yükümlülükleri bir psikolojik eşik olarak görülmelidir.Bu eşik inceltilmiş kamu baskısıyla belirsizleştirilmemelidir.

 Algoritmik Şüphe Nedir?

Algoritmik şüphe, bireyin veri temelli davranışları üzerinden riskli sınıfa dahil edilmesidir. Yapay zekâ sistemleri şu soruları kendi içinde üretir:

  • Bu harcama normal mi?
  • Bu indirimden yararlanmak mantıklı mı?
  • Bu davranış hangi risk skoruna karşılık geliyor?

Bu algoritmalar, çoğu zaman şeffaf olmayan karar mekanizmalarıyla çalışır. Mükellef, hangi davranışının sistem tarafından “anormal” olarak tanımlandığını bilemez. Belirsizlik uyumu değil, kaygıyı tetikler. Vergi ise belirsizlikten değil, kanunlarca tanımlanmış vergiyi doğuran olaylar üzerinden elde edilir.

 Veri Temelli Ayrımcılık ve Davranışsal Hedefleme

Türkiye’de izaha davet sistemi, özellikle istisna ve indirimden yararlanan mükellefleri hedeflemeye başlamıştır. Kamuoyunda ve basına yansıyan bir kaç olay ve ünlünün, sosyal medaya fenomeninin, kayıt dışı harcamaları  üzerinden yapılıyor gibi gösterilsede, kayıt dışılıkla mücadele yerine, esas olarak vergi mükelleflerine yönelmektedir. Bu durum, veriye dayalı eşitsizlik riskini artırabilir.

Uygulama

Potansiyel Sorun

Lüks tüketimin hedeflenmesi

Gelir düzeyine göre ayrım üretimi

Sosyal medya analizi

Mahremiyet ihlali ve yorumların bağlamdan koparılması

Noter işlemleri üzerinden risk

Ticari faaliyetle yaşam tercihi arasındaki farkın ayırt edilememesi

Bu tablo, davranışsal müdahalelerin “adil olmayan bir hassasiyet” yaratabileceği uyarısını içerir.

 Hukuki Güvenlik Açısından Sorunlu Alanlar

  • Belirsiz denetim eşiği: Mükellefin “neden çağrıldığını” tam olarak bilmemesi, savunma hakkını zayıflatır.
  • Yapay Zeka Eğitimi altında bildirilen içeriklerin hukuki bağlayıcılığı yoktur, ancak psikolojik baskı oluşturur.
  • Bir defalık giderlerin sorgulanması, işletmelerde karar alma özgürlüğünü sınırlayabilir.
  • Etik sorumluluk: Davranışsal politikalar, yalnızca vergi uyumunu değil, yurttaşlık ilişkisini yeniden inşa eder. Bu nedenle hesap verebilirlik ilkeleriyle desteklenmelidir[1].

Toplumdaki Yansıma: “Ben Neyim, Neyle Yargılanıyorum?”

Mükellef artık borçlu değil, şüpheli gibi algılanıyor olabilir. Bu durum, özellikle küçük işletmelerde “devletle ilişki kurma biçimini” kökten etkileyebilir.

Kamuoyunun bu sürece vereceği tepki üç temel noktada şekillenir:

  1. Bilgilendirme Düzeyi: Uygulamanın neden ve nasıl yapıldığı kamuya anlatılmazsa, güven duygusu zedelenir.Vergi toplayan kurumlara ve verginin harcandığı alanların sosyal fayda sağladığı fikrine karşı inanırlığı azalabilir.
  2. Psikolojik Etki: İzaha davet, zorunlu olmayan bir işlem gibi sunulsa da, fiilen “veri temelli çağrı” niteliği taşır. Bilgi mahiyetinde mi yoksa vatandaş ile vergi idaresi arasında bir çay içme sohbeti mi olduğu karışır. Nitekim izha davetin vergi kanunlarıda özel üsülsüzlükle cezalandırılması “veri temelli çağrı” olmasının ötesinde bir amaç olduğunuda göstermektedir.
  3. Adalet Algısı: Anormal harcama tanımının kişiye özel olmadığını bilmek, mükellefi sistemden uzaklaştırabilir. Adil bir vergilendirme anlayışından uzaklaşma toplumun her kesiminde nasıl bir davranış sergileyeceği konusunda şüpheci bir algı ortaya çıkarabilir.

Sonuç

Toplumun değer yargıları, vergi vermeye karşı direnci,  vergi güvenliği sağlanmadan yapılan vergilendirme yaklaşımı kişisel ve kurumsal psikolojik direnç oluşturabilir. Vergi yükü ve vergi tazyiki de vergilendirilecek kesimlerin kamusal harcama şeffalığının olmaması nedeniyle psikolojik yaklaşımları, davranışsal tepkilere yol açabilir.  Mali denetim mekanizmalarının dijitalleşmesi kaçınılmazdır. Ancak bu sürecin hukuki güvenlik, kişisel mahremiyet ve toplumsal meşruiyet ilkeleriyle birlikte yürütülmemesi, teknolojik kazanımları uzun vadede siyasal ve toplumsal maliyetlere dönüşebilir. Kredi kartı harcamaları gibi bireysel verilerin yapay zekâ destekli sistemlerle denetlenmesi, yalnızca teknik bir gelişme değil; aynı zamanda hukukun sınırlarını, kişisel yaşam biçimini,  mülkiyetin mahiyetini ve vatandaşlık ilişkisini yeniden tanımlayan bir eşiktir. Dijital verilerin iyi tanımlanmaması, aligoritmik hataların ve yapay zekanın yanlış kararlar almasına neden olabilir ki, bu çok daha vahim sonuçlar ortaya çıkarabilir. Adil olmayan ve vergi maliyetini artıran bu vb. gibi gelişmeler, vergi direncini toplumda artırır hale gelebilir.

Devletin etkinliğini artırma çabası, vatandaşın güvenini yitirmesi pahasına gerçekleşmemelidir. Vergi denetimi bir gözetim rejimi değil, bir güven rejimi olmalıdır. Yapay zekâ ile elde edilmiş dijital veriler ancak demokratik denetim ve hukuki sınırlarla buluştuğunda adaleti mümkün kılar. Dijital verilerden çok algoritmik şüphecilik toplumun psikolojik kabusü haline gelebilir.

 Dipnotlar

[1]: Fides Hukuk Dergisi – İzaha Davetin Hukuki Güvenlik Açısından Değerlendirilmesi
[2]: Optimum Dergisi – Avantaj ve Dezavantajlarıyla İzaha Davet Müessesesi
[3]: Vergi Algı – Davranışsal Kamu Politikalarının Etik Sınırları
[4]: BD Türkiye – Yapay Zekâ Tabanlı Vergi İncelemelerinde Hukuki Sorunlar
[5]: OECD – Privacy and Ethics in Behavioural Public Policy

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

VUK 359 Kapsamında Teminat, Ceza ve Mali Suç Bağlantıları Normlar Arası Geçiş ve Uygulama Rehberi

  Giriş Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi, vergi kaçakçılığı suçlarını düzenleyen temel ceza normudur. Ancak bu madde, uygulamada yalnızca ...