Giriş
2021 yılından itibaren idarenin, Davranışsal Vergilendirme politikalarına öncelik verdiği ve bunun sonuçlarının 2025 yılında daha da görünür hale geldiği gözlemlenmektedir. Ancak veri tabanlı yapay zeka kullanılarak yapıldığı söylenen vergilendirme “ davranışsal vergilendirmenin “ biraz daha uygulamada müdahale edilmiş hali olarak yansımaktadır. Uygulamada görülen bilgilendirmeden daha çok "incelemeye", yetkililer aracılığıyla yönlendirmeden daha çok "verginin tamamlanması" yönünde zorlayıcı tavsiyeler yapıldığı görülmektedir.
Geçen hafta makalenin birinci bölümünde Davranışsal vergilendirme nedir? Kavramsal temeller ve küresel eğlimleri kısmını irdelemeye çalışmıştım. İkinci bölümde davranışsal vergilendirmenin Türkiye’de uygulamalarını irdelemeye çalışmıştım.Bu bölümde ise kullanılan veri değerlendirmesinin görüngüsünü incelemeye çalışacağım.
Yönlendirilen, Uyumun İnceltilmiş Baskı Hali
Türkiye’de
davranışsal vergilendirme politikaları, geleneksel ceza odaklı yaklaşımların
ötesine geçerken, “uyum” kavramını yeniden tanımlıyor. Ancak bu yeni yaklaşım,
özellikle izaha davet uygulamalarıyla, gönüllü uyumla algoritmik baskı
arasındaki sınırları belirsizleştiriyor.
Vergi idaresi
artık mükellefi denetlemiyor; mükellefi “davranışına göre sorguluyor”. Bu
dönüşümde yapay zekâ, sadece teknik bir araç değil, aynı zamanda davranışsal
veri temelli bir "şüphe üretim mekanizması" haline gelmiş olabilir. Maliye
politikalarının genel amaçları ekonomik istikararın sağlanması ve gelir
adaletinin toplumsal refaha katkı sağlamasını amaçlayan, sürdürülebilir vergi
politikalarının oluşturulmasını sağlamakla gerçekleşebiliyor. Adil bir vergi
politikası gelir düzeyini dengeleyici, vergi kanunları açısından vergiyi
doğuran olayın gerçekleşmiş olması üzerinden, hiçbir şüpheye yer vermeyecek
şekilde toplumsal güven artırıcı bir uygulamayı benimsiyor olmalıdır. Vergi politikalarının
geliştirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlar ve toplumsal
dönüşüm üzerindeki etkileri, devletlerin toplumlarına karşı olan yükümlülükleri
bir psikolojik eşik olarak görülmelidir.Bu eşik inceltilmiş kamu baskısıyla belirsizleştirilmemelidir.
Algoritmik Şüphe Nedir?
Algoritmik
şüphe, bireyin veri temelli davranışları üzerinden riskli sınıfa dahil
edilmesidir. Yapay zekâ sistemleri şu soruları kendi içinde üretir:
- Bu harcama normal mi?
- Bu indirimden yararlanmak mantıklı mı?
- Bu davranış hangi risk skoruna karşılık
geliyor?
Bu
algoritmalar, çoğu zaman şeffaf olmayan karar mekanizmalarıyla çalışır.
Mükellef, hangi davranışının sistem tarafından “anormal” olarak tanımlandığını
bilemez. Belirsizlik uyumu değil, kaygıyı tetikler. Vergi ise belirsizlikten değil, kanunlarca tanımlanmış vergiyi doğuran olaylar üzerinden elde edilir.
Veri Temelli Ayrımcılık ve Davranışsal
Hedefleme
Türkiye’de izaha davet sistemi,
özellikle istisna ve indirimden yararlanan mükellefleri hedeflemeye
başlamıştır. Kamuoyunda ve basına yansıyan bir kaç olay ve ünlünün, sosyal medaya fenomeninin, kayıt dışı harcamaları üzerinden yapılıyor gibi gösterilsede, kayıt dışılıkla mücadele yerine, esas olarak vergi mükelleflerine yönelmektedir. Bu durum, veriye dayalı eşitsizlik riskini artırabilir.
Uygulama |
Potansiyel Sorun |
Lüks tüketimin hedeflenmesi |
Gelir düzeyine göre ayrım
üretimi |
Sosyal medya analizi |
Mahremiyet ihlali ve
yorumların bağlamdan koparılması |
Noter işlemleri üzerinden
risk |
Ticari faaliyetle yaşam
tercihi arasındaki farkın ayırt edilememesi |
Bu tablo,
davranışsal müdahalelerin “adil olmayan bir hassasiyet” yaratabileceği
uyarısını içerir.
Hukuki Güvenlik
Açısından Sorunlu Alanlar
- Belirsiz denetim eşiği: Mükellefin “neden çağrıldığını” tam olarak
bilmemesi, savunma hakkını zayıflatır.
- Yapay Zeka Eğitimi altında bildirilen içeriklerin hukuki
bağlayıcılığı yoktur, ancak psikolojik baskı oluşturur.
- Bir defalık giderlerin
sorgulanması,
işletmelerde karar alma özgürlüğünü sınırlayabilir.
- Etik sorumluluk: Davranışsal politikalar, yalnızca vergi
uyumunu değil, yurttaşlık ilişkisini yeniden inşa eder. Bu nedenle hesap
verebilirlik ilkeleriyle desteklenmelidir[1].
Toplumdaki Yansıma: “Ben Neyim, Neyle Yargılanıyorum?”
Mükellef artık
borçlu değil, şüpheli gibi algılanıyor olabilir. Bu durum, özellikle
küçük işletmelerde “devletle ilişki kurma biçimini” kökten
etkileyebilir.
Kamuoyunun bu
sürece vereceği tepki üç temel noktada şekillenir:
- Bilgilendirme Düzeyi: Uygulamanın neden ve nasıl yapıldığı
kamuya anlatılmazsa, güven duygusu zedelenir.Vergi toplayan kurumlara ve
verginin harcandığı alanların sosyal fayda sağladığı fikrine karşı inanırlığı
azalabilir.
- Psikolojik Etki: İzaha davet, zorunlu olmayan bir işlem
gibi sunulsa da, fiilen “veri temelli çağrı” niteliği taşır. Bilgi
mahiyetinde mi yoksa vatandaş ile vergi idaresi arasında bir çay içme
sohbeti mi olduğu karışır. Nitekim izha davetin vergi kanunlarıda özel
üsülsüzlükle cezalandırılması “veri temelli çağrı” olmasının ötesinde bir
amaç olduğunuda göstermektedir.
- Adalet Algısı: Anormal harcama tanımının kişiye özel
olmadığını bilmek, mükellefi sistemden uzaklaştırabilir. Adil bir
vergilendirme anlayışından uzaklaşma toplumun her kesiminde nasıl bir
davranış sergileyeceği konusunda şüpheci bir algı ortaya çıkarabilir.
Sonuç
Toplumun
değer yargıları, vergi vermeye karşı direnci,
vergi güvenliği sağlanmadan yapılan vergilendirme yaklaşımı kişisel ve kurumsal
psikolojik direnç oluşturabilir. Vergi yükü ve vergi tazyiki de
vergilendirilecek kesimlerin kamusal harcama şeffalığının olmaması nedeniyle
psikolojik yaklaşımları, davranışsal tepkilere yol açabilir. Mali denetim mekanizmalarının dijitalleşmesi
kaçınılmazdır. Ancak bu sürecin hukuki güvenlik, kişisel mahremiyet ve
toplumsal meşruiyet ilkeleriyle birlikte yürütülmemesi, teknolojik
kazanımları uzun vadede siyasal ve toplumsal maliyetlere dönüşebilir. Kredi
kartı harcamaları gibi bireysel verilerin yapay zekâ destekli sistemlerle
denetlenmesi, yalnızca teknik bir gelişme değil; aynı zamanda hukukun
sınırlarını, kişisel yaşam biçimini, mülkiyetin mahiyetini ve vatandaşlık
ilişkisini yeniden tanımlayan bir eşiktir. Dijital verilerin iyi
tanımlanmaması, aligoritmik hataların ve yapay zekanın yanlış kararlar almasına
neden olabilir ki, bu çok daha vahim sonuçlar ortaya çıkarabilir. Adil olmayan
ve vergi maliyetini artıran bu vb. gibi gelişmeler, vergi direncini toplumda
artırır hale gelebilir.
Devletin
etkinliğini artırma çabası, vatandaşın güvenini yitirmesi pahasına
gerçekleşmemelidir. Vergi denetimi bir gözetim rejimi değil, bir güven rejimi
olmalıdır. Yapay zekâ ile elde edilmiş dijital veriler ancak demokratik
denetim ve hukuki sınırlarla buluştuğunda adaleti mümkün kılar. Dijital
verilerden çok algoritmik şüphecilik toplumun psikolojik kabusü haline
gelebilir.
Dipnotlar
[1]: Fides Hukuk Dergisi –
İzaha Davetin Hukuki Güvenlik Açısından Değerlendirilmesi
[2]: Optimum Dergisi – Avantaj ve Dezavantajlarıyla İzaha Davet Müessesesi
[3]: Vergi Algı – Davranışsal Kamu Politikalarının Etik Sınırları
[4]: BD Türkiye – Yapay Zekâ Tabanlı Vergi İncelemelerinde Hukuki Sorunlar
[5]: OECD – Privacy and Ethics in Behavioural Public Policy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder