(Sonsöz Gazetesi 28.08.2025 tarihli nushasında yayımlandı https://sonsoz.com.tr/sosyal-devletten-sirket-devlete-vatandasin-cokusu)
Cumhuriyet, yurttaşına onurlu bir
yaşam vaat etmişti: Eğitim, sağlık, adalet, eşitlik… Peki, bugün ne oldu da
yurttaşın payına borç, şirketlerin payına teşvik düştü? Bu sorunun yanıtı, bizi
‘sosyal devlet’ten ‘şirket devlet’e sürükleyen yolun hikâyesidir.”
Bir ülke düşünün; vatandaşının karnı
aç, cebi boş, geleceği ipotek altında… Ama şirketler kâr rekorları kırıyor.
İşte sosyal devletten şirket devlete gidişin resmi tam da budur.
Temmuz 2025 bütçe verileri, bu gerçeği
rakamlarla da ortaya koyuyor. Merkezi yönetim bütçesi yılın ilk yedi ayında 7
trilyon 699,8 milyar TL gider yaparken, 6 trilyon 695,5 milyar TL gelir elde edilebildi.
Ortaya çıkan 1 trilyon 4 milyar TL’lik açık, sadece devletin kasasındaki
eksikliği değil, aynı zamanda yurttaşın sırtına bindirilen yükü de işaret
ediyor. Çünkü bu açık, yeni vergilerle, dolaylı yüklerle ve borçlanmalarla
kapatılıyor.
Sanayi üretimi düşüyor, tarımda
ithalata bağımlılık artıyor, işsizlik kalıcılaşıyor. Bu tabloya rağmen devlet,
şirketlerin vergi borçlarını silmekten, teşvik paketleri açıklamaktan geri
durmuyor. Kamu kaynakları, yurttaşın değil, şirketlerin kasasını doldurmak için
seferber ediliyor.
Peki, yurttaşın payına ne düşüyor?
Borç… Daha çok borç.
Bugün milyonlarca insan bankalara
kredi kartı faizi ödüyor. Geliri giderine yetmeyen haneler, borçla yoksulluğu
yönetmeye zorlanıyor. Borç, artık sadece ekonomik bir mesele değil; insanın
umudunu, yarınını ve özgürlüğünü tüketen bir mekanizmaya dönüşmüş durumda.
Oysa sosyal devletin varlık nedeni,
vatandaşını yoksulluğa mahkûm etmek değil; adalet, eşitlik, özgürlük ve insanca
yaşam hakkını güvence altına almaktır. Bütçenin kalemleri, bunu sağlaması
gereken yerde tam tersine çalışıyor. Vergi adaleti yok; büyük şirketler istisna
ve muafiyetlerle yükten kaçarken, küçük esnaf ve ücretliler en ağır yükü
taşıyor.
İşte bu yüzden bugün, “sosyal
devletten şirket devlete” geçişin sancılarını yaşıyoruz. Yurttaşın hakkı olan
eğitim, sağlık, barınma gibi temel hizmetler geriliyor; devletin asli görevleri
piyasaya devrediliyor. Ve vatandaş, her geçen gün biraz daha yoksullaşırken
şirketler biraz daha büyüyor.
Vatandaş kaderi ile başa başa
bırakılıyor ve yalnızlaşıyor.Çöküşte tam burada ortaya çıkıyor.
Sosyal devletin yeniden inşası, sadece
ekonomik bir tercih değil; aynı zamanda bir demokrasi ve adalet meselesidir.
Çünkü sosyal devlet yoksa geriye sadece borçla yönetilen, hakları törpülenmiş,
umudu tüketilmiş bir toplum kalır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder