Özet
Bu çalışmada Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) ile
mükellef arasındaki hukuki ilişkinin, uygulamada neden çoğunlukla muhasebeciler
üzerinden yürütüldüğü tartışılmaktadır. Vergi hukuku bakımından muhatabın
mükellef olduğu açıktır. Ancak uygulamada idare, mükellefe ulaşmak yerine
muhasebecileri doğrudan muhatap almakta ve bu durum mesleğin asli fonksiyonunu
gölgelemektedir. Muhasebeciler bağımsız bilgi üreten meslek mensuplarıdır;
yalnızca vergi idaresine raporlama yapan “köprü”
konumunda değildirler. Buna rağmen idarenin yaklaşımı, mesleğin toplumsal
algısını daraltmakta ve meslek mensuplarını asli sorumlulukları dışında
konumlandırmaktadır. Makalede ayrıca TÜRMOB’un mesleki talepleri yeterince
sahiplenememesi, ticaret odaları ve diğer örgütlerin sessizliği eleştirel bir
dille tartışılmıştır. Sonuç bölümünde meslek mensuplarının özlük hakları, ücret
sorunları ve haksız rekabet karşısında geliştirilmesi gereken politika
önerileri sunulmaktadır.
Anahtar Kelimeler
Muhasebe Mesleği, Vergi Hukuku, Gelir İdaresi, TÜRMOB, Özlük Hakları,
Haksız Rekabet
Giriş
Vergi hukuku sisteminde idarenin muhatabı, Anayasa’nın
73. maddesi ve Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) hükümleri çerçevesinde mükelleftir.
Buna rağmen uygulamada Gelir İdaresi Başkanlığı, mükellef ile doğrudan iletişim
kurmak yerine muhasebecileri ve mali müşavirleri fiilen muhatap almaktadır. Bu
yaklaşım, mesleğin toplumsal konumunu dönüştürmekte ve bağımsız bilgi üreticisi
kimliğini gölgelemektedir.
Muhasebe mesleği, işletme ilgililerine güvenilir,
tarafsız ve bağımsız bilgi üretmek üzere şekillenmiş bir meslektir. Ancak gerek
mevzuatın yetersizlikleri gerekse idarenin pratikteki uygulamaları sonucunda,
kamuoyunda muhasebeci yalnızca vergi idaresi ile mükellef arasında bir aracı
gibi algılanmaktadır. Bu durum, hem meslek mensuplarının özlük hakları hem de
mesleğin itibarı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
1. Muhatap Mükelleftir
VUK’un 8. maddesinde mükellef “vergi kanunlarına göre
kendisine vergi borcu terettüp eden kişi” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla
vergi idaresinin muhatabı doğrudan mükelleftir. Muhasebeciler ve mali
müşavirler, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanunu çerçevesinde mesleki sorumluluk üstlenmekle birlikte, vergi
borcunun asli tarafı değildir. Bu ayrım, idarenin iletişim ve denetim
pratiklerinde çoğu zaman göz ardı edilmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, denetim, yoklama ve bilgi
taleplerinde çoğunlukla mükellefi değil, muhasebeciyi aramakta veya
yazışmalarda onları muhatap almaktadır. Bu uygulama, hem hukuki muhataplık
ilkesine hem de mesleğin bağımsızlığına zarar vermektedir. Muhasebeci, işletme
ilgililerine finansal bilgi üreten bir uzman iken, uygulamada sanki yalnızca
vergi idaresine hizmet eden bir meslek mensubu konumuna itilmiştir.
3. Akademik Görüşler ve Yargı
Kararları
Akademik literatürde muhasebecinin rolü, bağımsız
bilgi üreticiliği çerçevesinde tanımlanır.Yargı kararlarında da,
muhasebecilerin mükellefin yerine sorumluluk yüklenemeyeceği, idari para
cezalarının doğrudan meslek mensubuna yöneltilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak
bu kararlar, uygulamada çoğu zaman göz ardı edilmekte, idare ile mükellef
arasındaki ilişki pratikte meslek mensuplarının omuzlarına yüklenmektedir.
4. Meslek Örgütleri ve Sessizlik - TÜRMOB ve Odalar
TÜRMOB ve bağlı odalar, meslek mensuplarının özlük hakları(
yıpranma payı , erken emeklilik vb. gibi), ücret sorunu( düşük ücret) ve haksız
rekabet ( haksız rekabet sonucu meslek mensubunun eksik gelir elde etme) konularında
yeterli çözüm üretememektedir. TÜRMOB çalışma raporlarında ve yazmış olduğu
raporların neredeyse tamamında sermayenin ihtiyaçlarını dile getirirken, meslek
mensuplarının gelişen ekonomik ve sosyal olgular karşısında sorunlarını dile
getiren herhangi bir rapor ve araştırma ortaya koymamıştır. Özellikle idarenin muhasebeciyi muhatap alan
yaklaşımı karşısında meslek örgütlerinin, mesleğin bağımsız bilgi üreten yönünü
öne çıkaracak güçlü bir tavır sergileyemediği görülmektedir. Ticaret odaları ve
diğer meslek örgütleri de, vergi idaresinin taleplerini doğrudan kendi
sorumlulukları olarak görmek yerine, sorumluluğu muhasebecilere yıkmaktadır.
Böylelikle meslek mensubu, hem mükellefin hem idarenin taleplerini karşılamak
zorunda bırakılan “sessiz yüklenici” konumuna sürüklenmektedir. Neredeyse bir
meslek mensubunun ifade ettiği gibi,” işverenler servet biriktirirken, muhasebeci
dert “ biriktirmektedir.
5. Ücret, Haksız Rekabet ve Özlük
Hakları
Muhasebecilerin en temel sorunları arasında mesleki
ücretlerin yetersizliği, haksız rekabet ve özlük haklarının korunamaması
gelmektedir. Asgari ücret tarifesinin fiilen uygulanmaması, kayıt dışı hizmet
veren kişi ve kuruluşların yaygınlığı, meslek mensuplarını ekonomik ve etik
açıdan zorlamaktadır. Meslek mensuplarının hak ettikleri ücretlerin kalıcı ve
elde edilebilirliğinin güvenliğini sağlayıcı sistemlerin oluşturulamaması, KDV
oranın çok yüksek olması dolayısıyla müşterileri ile sorun yaşanması vb. gibi
sorunlar çözüm beklemektedir. İdarenin uygulamaları ( kanunların uygulamasının hiçbir
şekilde oryantasyona tabi tutulmadan yürürlülüğe girere girmez uygulanmaya
başlanması, idareler arasında yazlımda ortak dili kullanılmaması nedeniyle sürekli
her kurum tarafından aynı bilgilerin istenmesi, vergi idaresinin sürekli bilgi
işlem sistemlerinin değiştirilmesi ve uygulama uyumlarının yapılmaması vb. gib)
meslek mensuplarını bir bıkkınlığa ve
tükenmişlik sendurumuna itmektedir. Meslek mensupları arasında hiyerarşik bir
üstünlük varmış gibi YMM –SMMM ilişkisinde ortaya çıkan sorunlar. Meslek
örgütlerinin ise bu konulardaki tutumlarının başlangıçta meslek mensuplarına
yeni iş alanları çıktı diye propoğanda ederek meslek kamuoyundan destek
alırken, zaman içerisinde bitmez tükenmez bir şekilde meslek mensubunun
enerjisini tükettiğini görmezlikten gelmektedirler.
TÜRMOB’un seçim sürecine girerken yaklaşık 36
yıldır(TÜRMOB kuruluş 13 Haziran 1989) bu sorunlara kalıcı çözümler üretememiş olması, meslek camiasında ciddi
bir eleştiri konusu haline gelmiştir.
Sonuç
Vergi hukuku açısından muhatap mükelleftir. Buna
rağmen uygulamada muhasebecilerin muhatap alınması, hem hukuka hem de mesleğin
bağımsız bilgi üreticisi kimliğine aykırıdır. İdarenin bu yaklaşımı, mesleğin
toplumsal algısını daraltmakta, muhasebeciyi yalnızca vergi idaresine hizmet
eden bir konuma itmektedir.
TÜRMOB ve meslek odaları, meslek mensuplarının özlük
hakları, ücret sorunu ve haksız rekabet karşısında daha güçlü politikalar
geliştirmelidir. Ticaret odaları ve diğer meslek örgütleri de sorumluluğu
sessizce muhasebecilere yüklemek yerine, idarenin talepleri karşısında doğrudan
sorumluluk üstlenmelidir.
Meslek mensupları, bağımsız bilgi üreten uzmanlardır;
onların asli görevi yalnızca idarenin bilgi talebini karşılamak değildir. Bu
gerçeğin hem hukuki hem de toplumsal düzeyde kabul edilmesi, mesleğin
itibarının korunması ve sorunların çözümü için zorunludur.
Kaynakça
- 213
sayılı Vergi Usul Kanunu.
- 3568
sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanunu.
- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası, 1982.
- Bu yazı Davranisal vergilendirme makaleleri ile birlikte değerlendirilmelidir
- https://ertugrulkilicsmm.blogspot.com/2025/07/davranissal-vergilendirme-nedir.html?m=1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder