18 Ağustos 2025 Pazartesi

Vergi İdaresinin Muhatabı Kim Olmalıdır; Mükellef mi, Muhasebeci mi?


Özet

Bu çalışmada Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) ile mükellef arasındaki hukuki ilişkinin, uygulamada neden çoğunlukla muhasebeciler üzerinden yürütüldüğü tartışılmaktadır. Vergi hukuku bakımından muhatabın mükellef olduğu açıktır. Ancak uygulamada idare, mükellefe ulaşmak yerine muhasebecileri doğrudan muhatap almakta ve bu durum mesleğin asli fonksiyonunu gölgelemektedir. Muhasebeciler bağımsız bilgi üreten meslek mensuplarıdır; yalnızca vergi idaresine raporlama yapan “köprü” konumunda değildirler. Buna rağmen idarenin yaklaşımı, mesleğin toplumsal algısını daraltmakta ve meslek mensuplarını asli sorumlulukları dışında konumlandırmaktadır. Makalede ayrıca TÜRMOB’un mesleki talepleri yeterince sahiplenememesi, ticaret odaları ve diğer örgütlerin sessizliği eleştirel bir dille tartışılmıştır. Sonuç bölümünde meslek mensuplarının özlük hakları, ücret sorunları ve haksız rekabet karşısında geliştirilmesi gereken politika önerileri sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler

Muhasebe Mesleği, Vergi Hukuku, Gelir İdaresi, TÜRMOB, Özlük Hakları, Haksız Rekabet

Giriş

Vergi hukuku sisteminde idarenin muhatabı, Anayasa’nın 73. maddesi ve Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) hükümleri çerçevesinde mükelleftir. Buna rağmen uygulamada Gelir İdaresi Başkanlığı, mükellef ile doğrudan iletişim kurmak yerine muhasebecileri ve mali müşavirleri fiilen muhatap almaktadır. Bu yaklaşım, mesleğin toplumsal konumunu dönüştürmekte ve bağımsız bilgi üreticisi kimliğini gölgelemektedir.

Muhasebe mesleği, işletme ilgililerine güvenilir, tarafsız ve bağımsız bilgi üretmek üzere şekillenmiş bir meslektir. Ancak gerek mevzuatın yetersizlikleri gerekse idarenin pratikteki uygulamaları sonucunda, kamuoyunda muhasebeci yalnızca vergi idaresi ile mükellef arasında bir aracı gibi algılanmaktadır. Bu durum, hem meslek mensuplarının özlük hakları hem de mesleğin itibarı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

1. Muhatap Mükelleftir

VUK’un 8. maddesinde mükellef “vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden kişi” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla vergi idaresinin muhatabı doğrudan mükelleftir. Muhasebeciler ve mali müşavirler, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu çerçevesinde mesleki sorumluluk üstlenmekle birlikte, vergi borcunun asli tarafı değildir. Bu ayrım, idarenin iletişim ve denetim pratiklerinde çoğu zaman göz ardı edilmektedir.

 2. İdarenin Yaklaşımı ve Uygulamadaki Sorunlar

Gelir İdaresi Başkanlığı, denetim, yoklama ve bilgi taleplerinde çoğunlukla mükellefi değil, muhasebeciyi aramakta veya yazışmalarda onları muhatap almaktadır. Bu uygulama, hem hukuki muhataplık ilkesine hem de mesleğin bağımsızlığına zarar vermektedir. Muhasebeci, işletme ilgililerine finansal bilgi üreten bir uzman iken, uygulamada sanki yalnızca vergi idaresine hizmet eden bir meslek mensubu konumuna itilmiştir.

3. Akademik Görüşler ve Yargı Kararları

Akademik literatürde muhasebecinin rolü, bağımsız bilgi üreticiliği çerçevesinde tanımlanır.Yargı kararlarında da, muhasebecilerin mükellefin yerine sorumluluk yüklenemeyeceği, idari para cezalarının doğrudan meslek mensubuna yöneltilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak bu kararlar, uygulamada çoğu zaman göz ardı edilmekte, idare ile mükellef arasındaki ilişki pratikte meslek mensuplarının omuzlarına yüklenmektedir.

4. Meslek Örgütleri ve Sessizlik - TÜRMOB ve Odalar

TÜRMOB ve bağlı odalar, meslek mensuplarının özlük hakları( yıpranma payı , erken emeklilik vb. gibi), ücret sorunu( düşük ücret) ve haksız rekabet ( haksız rekabet sonucu meslek mensubunun eksik gelir elde etme) konularında yeterli çözüm üretememektedir. TÜRMOB çalışma raporlarında ve yazmış olduğu raporların neredeyse tamamında sermayenin ihtiyaçlarını dile getirirken, meslek mensuplarının gelişen ekonomik ve sosyal olgular karşısında sorunlarını dile getiren herhangi bir rapor ve araştırma ortaya koymamıştır.  Özellikle idarenin muhasebeciyi muhatap alan yaklaşımı karşısında meslek örgütlerinin, mesleğin bağımsız bilgi üreten yönünü öne çıkaracak güçlü bir tavır sergileyemediği görülmektedir. Ticaret odaları ve diğer meslek örgütleri de, vergi idaresinin taleplerini doğrudan kendi sorumlulukları olarak görmek yerine, sorumluluğu muhasebecilere yıkmaktadır. Böylelikle meslek mensubu, hem mükellefin hem idarenin taleplerini karşılamak zorunda bırakılan “sessiz yüklenici” konumuna sürüklenmektedir. Neredeyse bir meslek mensubunun ifade ettiği gibi,” işverenler servet biriktirirken, muhasebeci dert “ biriktirmektedir.

5. Ücret, Haksız Rekabet ve Özlük Hakları

Muhasebecilerin en temel sorunları arasında mesleki ücretlerin yetersizliği, haksız rekabet ve özlük haklarının korunamaması gelmektedir. Asgari ücret tarifesinin fiilen uygulanmaması, kayıt dışı hizmet veren kişi ve kuruluşların yaygınlığı, meslek mensuplarını ekonomik ve etik açıdan zorlamaktadır. Meslek mensuplarının hak ettikleri ücretlerin kalıcı ve elde edilebilirliğinin güvenliğini sağlayıcı sistemlerin oluşturulamaması, KDV oranın çok yüksek olması dolayısıyla müşterileri ile sorun yaşanması vb. gibi sorunlar çözüm beklemektedir. İdarenin uygulamaları ( kanunların uygulamasının hiçbir şekilde oryantasyona tabi tutulmadan yürürlülüğe girere girmez uygulanmaya başlanması, idareler arasında yazlımda ortak dili kullanılmaması nedeniyle sürekli her kurum tarafından aynı bilgilerin istenmesi, vergi idaresinin sürekli bilgi işlem sistemlerinin değiştirilmesi ve uygulama uyumlarının yapılmaması vb. gib)  meslek mensuplarını bir bıkkınlığa ve tükenmişlik sendurumuna itmektedir. Meslek mensupları arasında hiyerarşik bir üstünlük varmış gibi YMM –SMMM ilişkisinde ortaya çıkan sorunlar. Meslek örgütlerinin ise bu konulardaki tutumlarının başlangıçta meslek mensuplarına yeni iş alanları çıktı diye propoğanda ederek meslek kamuoyundan destek alırken, zaman içerisinde bitmez tükenmez bir şekilde meslek mensubunun enerjisini tükettiğini görmezlikten gelmektedirler.

TÜRMOB’un seçim sürecine girerken yaklaşık 36 yıldır(TÜRMOB kuruluş 13 Haziran 1989) bu  sorunlara kalıcı çözümler üretememiş olması, meslek camiasında ciddi bir eleştiri konusu haline gelmiştir.

Sonuç

Vergi hukuku açısından muhatap mükelleftir. Buna rağmen uygulamada muhasebecilerin muhatap alınması, hem hukuka hem de mesleğin bağımsız bilgi üreticisi kimliğine aykırıdır. İdarenin bu yaklaşımı, mesleğin toplumsal algısını daraltmakta, muhasebeciyi yalnızca vergi idaresine hizmet eden bir konuma itmektedir.

TÜRMOB ve meslek odaları, meslek mensuplarının özlük hakları, ücret sorunu ve haksız rekabet karşısında daha güçlü politikalar geliştirmelidir. Ticaret odaları ve diğer meslek örgütleri de sorumluluğu sessizce muhasebecilere yüklemek yerine, idarenin talepleri karşısında doğrudan sorumluluk üstlenmelidir.

Meslek mensupları, bağımsız bilgi üreten uzmanlardır; onların asli görevi yalnızca idarenin bilgi talebini karşılamak değildir. Bu gerçeğin hem hukuki hem de toplumsal düzeyde kabul edilmesi, mesleğin itibarının korunması ve sorunların çözümü için zorunludur.


Kaynakça

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

VUK 359 Kapsamında Teminat, Ceza ve Mali Suç Bağlantıları Normlar Arası Geçiş ve Uygulama Rehberi

  Giriş Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi, vergi kaçakçılığı suçlarını düzenleyen temel ceza normudur. Ancak bu madde, uygulamada yalnızca ...