FENOMEN
diye tabir edilen olaylar basın yayın organlarında uzunca bir zamandır konuşulmakta.
Gazetelerde ve televizyonlarda konuşuldukça da toplumun gündemini sürekli meşgul
etmekte. Hal böyle olunca bizde konuşalım istedim.
Fenomen
denilen şey; yaşanılan olgu ve olaylar anlamına gelmektedir. Toplumda öyle olgu
ve olaylar yaşanmakta ki zoraki, gözümüzün içerisine sokulmakta, bundan hiçbir
kimse kaçamamaktadır.
Basında
adı geçen kişilerin toplumsal statülerinin önemi de büyük, yaşanılanların
konuşulmasında. Türk filmlerinden çokça bildiğimiz bir replik vardır ya, fakir oğlan, zengin kız aşkı. Bu aşka tatulanlar
bir türlü kavuşamazlar. Bu duygu yüklü bir ilişki olsa da, aslında sınıfsal bir
farklılığın karşılıklı gerginliğinden, hınç ve öfkesinden başka bir şey
değildir.
Konuşulan
kişilerin sosyal medya aracılığıyla, kendilerini kamulaştırmadan önceki
yaşamlarının basına yansıdığı kadarıyla kendi halinde, yoksul, alt sınıflara ait
toplumsal kesimden oldukları yazılıp çizilmektedir.
Ancak
işin diğer bir yanı ise, bunların uzun zamandır sosyal medyada kendilerinin ultra
sayılacak şekildeki zenginliklerini gösterişli bir şekilde yansıttıkları da,
gizli bir şey olmadığıdır.
Böyle
olunca ekonomik boyutu, olduğu gibi sosyal boyutu da oluşmaktadır. Ülkemizde iletişim araçlarıyla zenginliğini gösterişli
bir şekilde kamuoyunun gözüne sokulduğunda,
toplumsal bir homurdanma ortaya çıkıyor ve devlette “nerden buldun” yasası olmadığı için pek de bir şey yapamıyor.
Ticari bir iş yapıyorsa bu kişiler mali işlemleri incelenerek usulüne göre iş
yapıp yapmadıkları, eğer yapmadıysalar ancak vergi cezaları ile cezalandırılmaktadırlar.
Yine
basına yansıyan olaylara göre, kara para aklama kanuna göre ülkemiz,
uluslararası GRİ listede bulunmaktadır.
Ülkeye yeni yabancı sermayenin gelmesi için gri listeden çıkması yönünde maliye
bakanının açıklamaları bulunmaktadır. Yasal yanları bunlar olmakla birlikte bir
de sosyal yanı bulunaktadır.
Mustafa
Kemal Coşkun’unun Dipnot yayınlarından yeni çıkan, “sınıfın duyguları” adlı
bir kitabı yayınlandı. Çalışanların
kültürü ve duygularının, bulundukları toplumsal konumları açısından nasıl ifade
edildiğini geniş bir şekilde ele almaktadır. Kitapta, Elektrik firmasında
çalışan bir işçi “zengin olmanın bireysel yetenekle” ilgili olduğuna inanmıyor ve
“zengin
çaldığı için zengin, yoksul çalmadığı için yoksul. Ben çalışarak çırpınarak
birkaç kişi görmüşümdür. Gerisi hep birlerinin elini eteğini öptüğü için. Böyle
zengin olacaksam ben olmayayım yani. Zengin olmayı da istemiyorum zaten. Adil
bir yaşam istiyorum sadece”[1]
zenginliğe ait görüşünü ifade ederken geniş yığınların duygusuna
tercüman olmaktadır.
Toplumsal
sınıfların, üretimden kaynaklanan ve bulundukları konumları itibariyle çeşitli
duygular taşıdıkları, yine kendine özgü kültürel ve ahlaksal değerlere sahip
oldukları bu kitapta irdelenmektedir.
Adaletsizlik
ve haksızlık duygusunu yaratan korku, utanç, yabancılaşma, aşağılanma ve bir
bütün olarak bunlara bağlı saygı ve onur arayışının yaratacağı duygu olduğunu
göstermektedir. Toplumda utancın ifadesi zordur, bu utanç öfkeye neden
olmaktadır.
Modern
toplumlarda kısır bir döngü olarak kendini yenileyen utanç, öfke ilişkisi
gittikçe artmaktadır. Ancak bu gösterilemediği içinde, daha fazla gizlenmeye
ihtiyaç duyulmaktadır. Geleneksel toplumlarda zenginlik bütün boyutlarıyla
gösterilirken, modern toplumlarda bir şeye sahip olma ya da olmama göreceli
olarak daha gizli olmaya başlar. Zenginlik, o nedenle doğrudan değil de basın
yayın araçlarıyla gösterilir olmaktadır. Mekânsal olarak yoksul kesimlerden
ayrılan zenginliğe sahip kesimler, sahip olduklarını başka araçlarla
sergilerler. Geniş toplumsal kesimler ise bu zenginlikleri sadece seyrederler.
Toplumda
uzun zamandır yaşanan yaygın yoksulluk nedeniyle, haksızlıklara ve eşitsizliklere
karşı, çaresizlik içerisinde yaygın bir öfke birikimi oluşmaktadır.
Futbolcuların, milyon dolarlarını daha çok gelir elde etmek için nasıl
kullandıkları, yine kamuoyuna yansıdı. Hükümetin politikalarını desteklemek
için dolarları bozduruyoruz kampanyalarına katılıp, diğer taraftan milyon
dolarlarını daha fazla faiz getirsin diye kaptırmaları “evdeki bulgurdan olmaları”
nasıl bir toplumsal bozulmanın içerisinde olduğumuzu göstermektedir.
Toplumsal
eşitsizlik ve hukuksuzluk hızla yayılmaktadır. Açlık ve yoksulluk sınırının,
fiyat artışları ve Türk parasının değer kaybetmesiyle sürekli artması, toplumda
yeni duyguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Toplumun yoksul kesimleri, her ne kadar sadece
televizyonlardan seyrederek derin bir nefes alarak iç geçiriyor olsalar da,
içerinde büyük bir fırtına birikmektedir.
Bu
ortaya dökülen orantısız zenginliklerin, kendi halinde emeğiyle geçinmeye
çalışan geniş yığınların başarısızlıkları utanca dönüşmektedir. Toplumun geniş
kesimlerinde emeğiyle çalışanların bütün çabasına karşılık adil ve eşit bir
geçim sağlayamamaları biriktirilmiş bir öfkeye dönüşmesi muhtemeldir. Toplumsal
bir duygu olarak ilişkileri bozucu bir duygu olmaktan çıkarak, seçimlere yansıması
toplumsal bozulmanın önüne geçmesi, aynı zamanda adalet arayışını da güçlendirebilir.
Anahtar Kelimeler: Eşitlik, hukuk, zenginlik, duygular,
öfke, toplumsal bozulma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder