3 Temmuz 2020 Cuma

EY VATANDAŞ, DÖN DOLAŞ BORÇLANMAYA GEL




Beş bin yıl önce insanlar basit ihtiyaçlarını karşılamak üzere fazla olan mallarını birbiriyle değiş tokuş yaparlardı. Birinde olan şey diğeri için ihtiyaç ise ona kendinde olanı verir, karşılığın da ise kendi ihtiyacını sağlayacak başka bir mal alırlardı.O zamanlar henüz para icat edilmemişti.
İhtiyaçların çeşitlenmesi mal mübadelesi yerine, bu alış verişi kolaylaştıracak başka bir değişim aracına ihtiyaç duyulmuştur. Lidyalıların icat ettiği bu değişim aracı paradır.

Parayı elde etmek için belirli bir çabaya, emeğe ihtiyaç vardır. Bu işçi için emektir. Sermaye için kardır. Mevduat sahibi için faizdir.

Mübadelede kullanılan bu değişim aracının da bir maliyeti vardır. Para da bir mal sonuçta, değiş tokuş aracı. Karşılıklı paraya ihtiyaç duyanlar,günümüzde finans kurumları aracılığıyla bu değişimi yaparlar.

Paranın elde edilmesi için iş gücü emeğini satar. Sermaye bir yatırım yapıyor ise bu yatırım sonucunda bir kar beklentisi vardır. Sermayenin kar getirisi için bir organizasyon yaratır. Bunun için makine, ham madde, iş gücü, sermaye, ulaşım vb. gibi araçlara ihtiyaç duyar.
Yatırım yapabilmek için gerekli olan sermaye yok ise,  başkalarının biriktirdiği tasarrufların var olması gerekir. Eğer bir toplumda işletmelerin ve bireylerin tasarruf oranları yeterli değil ise yatırım borçlanarak yapılabilir.
Bireylerin yaptığı tasarruf, finansman kurumları aracığıyla toplanarak, toplumda bir güven müessesi olan,Bankalara mevduat olarak yatırılır.
Bankalar toplumda güven duyulan kurumlardır. Bireylerin ve işletmelerin tasarruflarını toplarlar, ihtiyacı olanlara uygun koşullarla borç verirler. Borç alanlar ise bu aldıkları paralar için belirli bir faiz öderler.
Borçlanmanın maliyeti, parayı kullananlar tarafından karşılanabilir olması gerekir. Aksi takdirde alınan borçlar ödenemez hale geldiğinde güven aracı olan bankalar prestijlerini kaybederler, bankaya parasını yatıran tasarruf sahipleri paralarını geri isterler ve bankada o kadar para olmadığı zaman iflas edebilirler.
Bu da gösteriyor ki bir güven kurumunun kaynakları sınırlı, yeterince para olmadığı için yerine değerli kağıtlar düzenlerler. Çek, senet, banka mektubu, türev piyasada yapılan alım satımlar gibi birçok araçları birlikte kullanırlar.
İşletmeler sermaye yetersizliği nedeniyle borçlanmaya ihtiyaç duyuyorlar. Kriz dönmelerinde arz talep dengesi olmadığı için işletmelerde yeterli satış yapamamaları, sabit giderlerin artması nedeniyle işlerini yürütmek için ya işlerini küçültür ya da işçi çıkarır. İşçi çıkarması toplumsal sorunlara neden olabilir. İşsizlik artar, işletmeler kapanır.

İşçinin emeğinin karşılığı ücrettir. İşçi hayatını sürdürürken elde ettiği ücretle bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz. Ücret gelirleri ülkemizde olduğu gibi çalışanların yüzde kırkının asgari ücret gelir elde ettiğini düşünürsek, bu hiçbir zaman mümkün olmaz. Emeğiyle geçinen sürekli borçlanır. Gelecekte emeğini satarak elde edeceği ücreti,aldığı borcu karşılamak üzere bir kısmını ayırmak zorunda kalır. Bu zaman içerisinde gittikçe yoksullaşmasına ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına neden olur.
Ülkemizde aylık ihtiyaçlarınızı karşıladıktan sonra, tasarruf yapma imkanınız oluyor mu,  sorusuna her 100 kişiden 72,3’ü ‘hayır' cevabını veriyor. Türkiye'nin Eğilimleri Araştırmasında (2019) vatandaşın tasarruf yapma durumunu, bireylerin kazançlarının yetmediğini göstermesi açısından önemli bir veridir.

Temel ihtiyaçlarını ücretiyle karşılayamayacaksa, bankalardan borç alarak karşılayacaktır. Bankalarda uygulanan son dönemdeki kredi faiz indirimleri ve bireysel kredi kullanım uygulamasının kolaylaştırılması, borçların bir yerden diğer bir yere “transfer”edilmesini sağlamaktadır.
Uygulanan faiz politikaları ile inşaat şirketlerinin ellerinde birikmiş olan konut stoklarının eritilmesi ve iflaslarının önlenmesi amacıyla konut faizlerini düşürülmesi, konut satışlarını bir nebze de olsa artırmış bulunmaktadır.

İnşaat şirketlerinin elindeki stoklar erirken, hem kar elde ediyorlar, hem de borçlarını bireysel tüketicinin üzerine yüklüyorlar. Böylece kazanan firmalar oluyor, kaybeden ve geleceklerini ipotek altına veren tüketiciler oluyor. Bankalar ise şirketlerden alacaklarını kredi vererek vatandaşlardan tahsil etmiş oluyorlar, sadece borçluları değişiyor, bu işlemden komisyon alarak karlarını artırıyorlar.
Türkiye Bankacılık Denetleme ve Düzenleme kurumun yayınlamış olduğu haftalık bültenlerde Vatandaşların borçlarındaki artış, 3 Ocak –7 Şubat 2020 tarihleri arasındaki verilere göre 23 milyon Lira artmış bulunmaktadır.

Takipteki alacaklar ise 3 Ocak 2020 de 19 milyon iken, 14 Şubat 2020 tarihinde, takipteki alacaklar 20,1 milyona çıkmış bulunmaktadır. 2019 yılı içinde, bankacılık risk merkezinin yayınladığı bültene göre sadece bireysel kredisi, sadece kredi kartı ile hem bireysel kredisi hem de kredi kartından dolayısıyla yasal takibe intikal etmiş 1.403.546 tekil kişi bulunmaktadır.
İhtiyaç kredileri tüketimi artıran unsurlar arasında yer alırken, tüketimdeki artışın bir kısmı ithalat talebi yarattığı için cari açığa olumsuz yansıyabiliyor. Aynı zamanda iç talebin kuvvetlenmesi enflasyonu da artıran unsurlar arasında yer alıyor.

Gelirleri yetersiz olan bireylerin, temel ihtiyaçlarını karışlamak üzere bankalardan borçlanmaları zaman içerisinde sorun oluşturabilecektir. Ödenemeyen banka kredileri, bankaların elinde biriken konut stokları, bankaların toplamış oldukları mevduatın yetersiz olması nedeniyle, yetersiz kalan kendi sermayeleri büyük bir risk altına girebilecektir.

Tüketim toplumuna yönelik yaratılan bir ekonomik sistem içerisinde yaşayan bireylerin, yetersiz gelirleri nedeniyle borçlanmayan birey kalmayacaktır.Ödenemeyen borçlar çoğalacak, dağılan yaşamlar sonucu mutsuz ve sosyal sorunları artmış bir toplum. Bu kısır döngüden çıkılmaz ise Fırtınaya kapılmış, rotasını kaybetmiş, bir gemi gibi bir oraya, bir buraya sallanıp duracaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

VUK 359 Kapsamında Teminat, Ceza ve Mali Suç Bağlantıları Normlar Arası Geçiş ve Uygulama Rehberi

  Giriş Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi, vergi kaçakçılığı suçlarını düzenleyen temel ceza normudur. Ancak bu madde, uygulamada yalnızca ...