26 Kasım 2019 Salı

AHİLİK FONU


(Gözümüz Aydınlar Olsun Esnafım, Doktorum, Avukatım, Mali Müşavirim Velhasıl Bağ-Kur’lum Yeni Bir Fonumuz Oldu! )

AHİLİK FONU


ERTUĞRUL KILIÇ
SMMM-SORUMLU ORTAK


Fon deyince aklımıza çok da iyi şeyler gelmiyor. Birde bu fon isteğe bağlı değilse. İnsanlar gelecek kaygısı için kendi istekleriyle kazançlarının bir kısmını, gelecekte karşılaşacakları kötü günler ve/veya acil ihtiyaçları için köşe, kenara üç beş kuruş koyarlar. Bu aslında kötü gün dostudur. Ama kanunla biri size, efendim siz beceremiyorsunuz gelirinizden bir tutarı köşe, kenara koymayı, bunu ben yapacağım deyince, bu bambaşka bir şey haline geliyor. Çünkü artık sizin adınıza biriktirilen tutarın kullanımı, sizin kontrolünüzden çıkıyor.
 Fon kelimesinin kökeni Fransızcadan gelmektedir. Türkçe sözlükte “bir kurumu, bir işletmeyi finanse etmek ya da belirli bir işi yürütmek için, gerektikçe harcanmak üzere ayrılan para”[1] olarak tanımlamaktadır. Tanımda belirtildiği gibi bir şeyi yürütmek için ihtiyaç duyuldukça yararlanılması düşünülen bir kaynak. Peki, durup dururken bir fon kurmak da neyin nesi. Kendi adına para kazanan ve kendi adına iş yapmayı her türlü zorluğa karşı yürüten kişiler kaynaklarını nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar mı? Bu farklı finansal ihtiyaçların karşılanması için yaratılan, yeni bir finansman aracı mı?
Ülkemizde, fon kavramı yeni değil. Değişik zamanlarda çeşitli hükümetler fonlar kurmuş ve fona katkı sağlayanların zor zamanlarda kaldıklarında ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulduğu ilgili taraflara ifade edilmiştir. Bir kaçını hatırlamak gerekirse Toplu Konut Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik fonu vb. olmak üzere kamu kesimi dengesi içerisinde kurulan yaklaşık 13 adet fon kurulmuştur. En son kurulan ise Varlık Fondur. Devletin elinde kalan satılmamış veya halka bir kısmı açılmış, çoğunluğu ve/veya altın hisselerin kullanımı devletin uhdesinde kalmış kıymetli işletmeler.
Çalışanlar için kurlun bir de işsizlik fonu bulunmaktadır. İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamaktır. İşçi, işveren ve Devletin katkıda bulunduğu, bu işsizlik fonundan amaçları doğrultusunda gerekli koşulları sağlayanlara, işsiz kaldıkları zamanlarda belirli süreyi kapsamak üzere belirli tutarda para işsizlik ödeneği olarak ödenecektir.
Aynı açmalarla işçiler için kurulan İşsizlik fonundan yapılan ödemlerde ve kanunun amaçları arasında sayılmayan kaynaklara çeşitli ödemeler yapılmıştır. İşsizden çok işverenin ve kamu bankalarının açıklarını kapatmak üzere kullanılmıştır. “2002-2019 yılları arasında İşsizlik Fonu’ndan işsizlik ödeneğine harcanan miktar toplam 28 milyar TL iken sadece 2018 yılında 11 milyar TL teşvik ve destek verilmiş ve 12 milyar TL’de kamu bankalarına sermaye olarak aktarılmıştır. Yine GAP idaresine fondan 2012 yılında verilen 11,5 milyar TL’lik borç tahsil edilememiştir.”[2]  Fon denilince bu ülkede yaşayan insanların hafızasında çok da iyi şeyler canlanmamaktadır. Umarım bu fonda biriken tutarlar gerçek ihtiyaç sahiplerine kanunda belirtilen amaçlar doğrultusunda harcanır.
08.03.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6824 sayılı Kanun ile İşsizlik Sigortası Kanununda düzenlemeye gidilerek (4447 sayılı Kanuna eklenen Ek-6. madde), gereken görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek, kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere, iş yerini kapatan ya da zor durumda kalan esnafa belirli bir süre ödeme yapmak amacıyla, Esnaf Ahilik Sandığı kurulmasına dair yasal düzenleme yapıldı.
Bu düzenlemeyle kurulan Esnaf Ahilik Sandığı kimleri kapsayacaktır. Beli başlı olarak 5510 sayılı kanunda  4/b sigortalısı olarak kabul edilen; kendi adına bağımsız çalışan doktor, mali müşavir, avukat gibi serbest meslek erbabı çalışanlar, şirket ortakları, bakkal, manav, mobilyacı gibi esnaf ve ticaret erbabı, esnaf ahilik sandığı sigortalısı olarak ahilik sandığına prim ödeyeceklerdir.
Bu kanundan muaf olan kesimler var mı? Evet. 5510 sayılı Kanunun 50 nci maddesi kapsamındaki isteğe bağlı sigortalılar, 10.7.1953 tarihli ve 6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanuna tabi jokey ve antrenörler, köy ve mahalle muhtarları ile tarımsal faaliyette bulunanlar bu kanunun kapsamında olmayan sigortalılar olarak sayılmışlardır.
Kanun kapsamında belirtilen sigortalılar, kendi adına çalışanlar, aylık olarak sigorta primi öderken, beyan ettikleri gelirlerin 5510 sayılı Kanunun 80. ve 82. maddelerinde belirtilen prime esas günlük kazançlarından % 2 sigortalı ve % 1 devlet payı şeklinde sigorta primi ödenecektir.
Ancak alınacak günlük prim tutarı, prime esas günlük kazanç alt sınırının iki katı üzerinden hesaplanacak tutardan fazla olamaz. Herhangi bir nedenle sigortalılık durumunun sona ermesi halinde, o ana kadar sigortalıdan kesilen Esnaf Ahilik Sandığı primleri ile Devlet payı iade edilmez. Esnaf Ahilik Sandığına sigortalılarca ödenen primler, kazancın tespitinde gider olarak kabul edilir.
Esnaf Ahilik Sandığı ödeneklerinden bu kanunda sayılanlar nasıl yararlanacaklardır. İşsizlik sigortası fonunda olduğu gibi Ahilik Sandığı’ndan da belirli şartları yerine getirenlere ödeme yapılacaktır. Buna göre, Esnaf Ahilik Sandığı sigortalıları için sigortalılığın sona ermesinden önceki son 120 gün sürekli çalışmış olanlardan, son 3 yıl içinde;
• 600 gün faaliyetini sürdüren ve prim ödemiş olanlara 180 gün,
• 900 gün faaliyetini sürdüren ve prim ödemiş olanlara 240 gün,
• 1080 gün faaliyetini sürdüren ve prim ödemiş olanlara 300 gün, 
süre ile Esnaf Ahilik Sandığı ödeneği verilecektir.

İşsizlik sigortası fonunda hep eleştiri konusu yapılan, yararlanma koşulları burada aynen uygulanmaktadır. Bu koşullar nedeniyle fondan yaralanacak olanların sayısının sınırlı olacağı şimdiden söylenebilir.

Ne zaman yürürlüğe girecektir. Bu kanun 01.08.2018 tarihinde yürürlüğe girmesi gerekirken, yürürlük tarihi yeni bir düzenleme ile 01.01.2020 tarihine ertelenmiştir.  Esnaf Ahilik Sandığı sigortası zorunlu olacaktır. Bu düzenleme kapsamına giren ve hâlen faaliyette olanlar düzenlemenin yürürlüğe gireceği tarihte (01.01.2020), faaliyetine daha sonra başlayanlar ise başladıkları tarihten itibaren Esnaf Ahilik Sandığı sigortalısı olacaklardır.
Bu defa erteleme olmayacağı varsayımıyla, 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda İşsizlik Sigortası Fonu’nun gelirlerine, Esnaf Ahilik Sandığı için toplanacak primlerin de dâhil edildiği görülmektedir.


Etiketler: , , , , , , ,

20 Kasım 2019 Çarşamba

İHALELİ İŞLERDE, PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARINDA, SGK PRİMİ VE İŞSİZLİK SİGORTASI TEŞVİKLERİNDEN ÖZEL SEKTÖR İŞVERENLERİ YARARLANABİLİR Mİ?



ERTUĞRUL KILIÇ
SMMM-Sorumlu Ortak Başdenetçi

          Yaşanan ekonomik daralmanın dünyayı ahtapot gibi sarması, yürüyen ekonomik faaliyetlere yeni sorunlar eklemektedir. Üretim faktörlerinden biri olan işgücü, oluşan ekonomik krizden en çok etkilenen unsurlardan biri olarak yeni ekonomik ve sosyal sorunlarla birlikte bütün işverenlerin, sabit maliyetlerini artırıcı bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Var olan işsizler ordusuna yeni elamanların katılması ve bu durumun olağan olmaktan çıkıp süreklilik arz etmesi nedeniyle de Devleti Yönetenlerin önüne, ekonomik krizle birlikte yeni bir sosyal olgu olarak bazı devlet teşviklerinin (maliyetleri kamunun üstlenmesi) özel sektöre verilmesi, işsizliğin hafifletilmesi açısından geçici çözüm olarak ortaya çıkmaktadır. İşsizlik sorunun hafifletilmesi ve sosyal faydanın artırılması amacıyla, hükümet tarafından yeni teşvik politikaları oluşturulmaktadır. Bu makalede İhaleli konularda personel çalıştırılmasına dayılı hizmet alımlarında SGK ve İşsizlik Sigortasından nasıl yararlanılıp/yararlanılamayacağı konu edilecektir.
          26 Mayıs 2008 tarih,26887 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması hakkında ki kanun ile 5510 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (1) ile 4447 sayılı İşsizlik Kanunun da (2) değişiklikler yaparak, işveren primlerinde belli koşulları sağlaması durumunda çalıştırılan işçilerden özel sektör işveren primlerimler’ inden indirimlerin uygulanacağını karara bağlamıştır.
5763 SAYILI KANUNLA 5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİK
        5763 sayılı kanunun 24 maddesi ile değiştirilerek,31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasına (ı) bendi eklenmiştir. Buna göre " Bu Kanunun(4857 sayılı İş Kanununun) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır….” İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandıran işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır. Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu fıkrayla düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.
Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.
 Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir."(3)denilmektedir.
Değişiklik yapılan maddedeki yararlanama koşullarını özetlersek;
a) 4/1-a maddesini kapsamının da sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenleri,
b) İşverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri,
c) Sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri,
d) Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması,
e) 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandıran işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır,
f) Kamu idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz,
g) Bu teşvikler işverenlerce gider veya maliyet unsuru olarak değerlendiremezler,
h) Diğer mevzuatlar uyarınca ayrıca yararlananlar tercih kullanarak bunlardan sadece birinden yararlanabilirler,
5763 SAYILI KANUNLA 4447 SAYILI İŞSİZLİK KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİK
        Değişiklik yapan 5763 sayılı kanunun 20 ci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici 7 nci madde eklenmiştir. Buna göre ” 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; bu maddenin yürürlük tarihinden önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olması şartıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin;
a) Birinci yıl için yüzde yüzü,
b) İkinci yıl için yüzde sekseni,
c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı,
d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı,
e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi,
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır.
        İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 506 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır. Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonundan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.
Bu madde hükümleri; 
a) 1/10/2003 tarihinden sonra özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.
b) Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların bütün olarak devredilmesi halinde, bu işyerleri hakkında uygulanmaz.
c) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.
d) 506 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işyerleri hakkında bir yıl süreyle uygulanmaz.
e) 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet ve yapım konulu işyerlerine yönelik işyerleri hakkında uygulanmaz.
f) Kamu idareleri işyerleri hakkında uygulanmaz.
g) 506 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.
        İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
        Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.
        Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenir."denilmektedir.
4734 SAYILI KAMU İHALE KANUNU GENEL TEBLİĞİ VE DEĞİŞİKLİĞİ
         Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve İşsizlik Kanunda yapılan İşveren hisselerinin teşviki, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 25886 sayılı ve 25.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Kamu İhale Kanunu Genel Tebliğinin “G” Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 9 uncu maddesi ve Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip İdari Şartnamelerin “Teklif Fiyata Dâhil Olan Masraflar” başlıklı maddesi çerçevesinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde teklif fiyata dâhil olacak maliyetler belirlenmiş ve tek tek sayılmıştır ve Tebliğin ”G” bölümünün 6 numaralı bendinde Uygulanması gerekecek iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası prim oranları, idari şartnamede yazıldığı şekilde işin niteliği ayrıntılı olarak belirtilmek suretiyle ilgili sigorta müdürlüğünden alınacak yazı ile tespit edilerek yaklaşık maliyet hesabı buna göre yapılacak, yaklaşık maliyet hesabında dikkate alınan iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası prim oranı idari şartnamenin ilgili maddesinde belirtilecektir. Ancak idari şartname ve sözleşme tasarısında sadece “genel temizlik” veya “bina içi temizliği” yazan işlerde Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının 7/4/2005 tarih ve 16-335 Ek sayılı Genelgesine göre bu tür işler için İş Kazaları İle Meslek Hastalıkları Sigortası Prim tarifesinin 5 inci maddesi gereği (8592) iş kodu ile (II) tehlike sınıfına göre tasnif edilerek % 2 oranının uygulanması gerekeceğinden, idari şartname ve sözleşme tasarısında sadece “genel temizlik” veya “bina içi temizliği” yazan işlerde, ilgili sigorta müdürlüğüne başvurulmadan iş kazaları ve meslek hastalıkları prim oranı idari şartnameye % 2 olarak yazılabilecektir. İdareler, idari şartnamede yazan prim oranı üzerinden aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlenip düzenlemediğini kontrol ederek hakediş ödemelerini yapacaklardır, Şeklinde düzenlenen bent 27035 sayılı  Resmi Gazete’nin 25.10.2008 tarihli sayısına Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’ nin 4’cü maddesi ile değiştirilerek “Aynı Tebliğin Birinci Bölümünün XIII üncü maddesinin "Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımlarında Teklif Fiyata Dâhil Olacak Masraflar" başlıklı (G) alt maddesinin (6) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde ve (7) numaralı fıkrasındaki “%2” ibaresi “%3” olarak değiştirilmiş, aynı maddeye aşağıdaki (17) numaralı fıkra eklenmiştir.
        6 nolu fıkra- İhale konusu hizmetin iş kazası ve meslek hastalığı bakımdan gösterdiği tehlike sınıf ve derecelerine ilişkin prim oranı, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünden alınacak yazı ile tespit edilerek yaklaşık maliyet hesabı buna göre yapılacak ve bu prim oranına idari şartnamenin ilgili maddesinde yer verilecektir. Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne yazılacak yazılarda; prim oranının doğru belirlenmesi için ihale konusu işin niteliği ihale dokümanında yapılan düzenlemeler esas alınarak ayrıntılı bir şekilde belirtilecektir.
        İdareler, sözleşmenin uygulanması aşamasında aylık prim ve hizmet belgelerindeki prim oranının prim tarifesine uygun olup olmadığını kontrol ederek, hakediş ödemelerini yapacaklardır.”
        17 nolu fıkra- 15.5.2008 tarihli ve 5763 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (ı) bendinde; özel sektör işverenlerinin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazinece karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.
        İhale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatlerinin tamamının idare için kullanıldığı tüm hizmet alımı ihalelerinde, teklifler Hazine tarafından karşılanacak olan işveren sigorta primi tutarı dikkate alınmadan, işveren payları üzerinden hesaplanarak sunulacak ve değerlendirilecektir. Bu çerçevede, fiyat farkı hesaplanması öngörülen ihalelerde sözleşmenin yürütülmesi aşamasında, yüklenicinin yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca prim teşvikinden yararlanması halinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhalesi Yapılacak Olan Hizmet Alımlarına İlişkin Fiyat Farkı Hesabında Uygulanacak Esasların 8 inci maddesinde yer alan, “b) İhale (son teklif verme) tarihi itibarıyla işveren tarafından karşılanacak olan sosyal sigorta primi ve işsizlik sigortası primine ilişkin toplam tutarda; asgari ücret değişikliği veya sigorta primi alt sınır değişikliği ile prim oranları değişikliği gibi sebeplerle meydana gelecek fark,
          …506 sayılı Kanun gereğince işveren nam ve hesabına Hazinece yapılacak olan ödemeler de dikkate alınmak suretiyle bu Esasların 7 nci maddesi uygulanmaksızın ödenir veya kesilir.” hükmü gereğince, Hazine tarafından karşılanan prim tutarı, idare tarafından yüklenicinin hak edişinden kesilecektir.
        Diğer taraftan, 5763 sayılı Kanunun 20 nci maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa eklenen geçici 7 nci maddede;
        “18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; bu maddenin yürürlük tarihinden önceki altı aylık dönemde prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olması şartıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin;
        a) Birinci yıl için yüzde yüzü,
        b) İkinci yıl için yüzde sekseni,
        c) Üçüncü yıl için yüzde altmışı,
        d) Dördüncü yıl için yüzde kırkı,
        e) Beşinci yıl için yüzde yirmisi,
        İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır, hükmüne yer verilmiştir. Ancak aynı maddenin 3 üncü fıkrasının (e) bendi gereğince 4734 sayılı Kanun kapsamında ihalesi yapılan hizmet alımlarında yukarıda belirtilen sigorta primine ait işveren hissesinin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmayacağı belirtildiğinden, tekliflerin verilmesi ve değerlendirilmesinde söz konusu teşvikten yararlanılamayacağının dikkate alınması gerekmektedir.”(4)
  İlgili tebliğlerde yapılan değişiklerle ilgili olarak, Kamu İhale Kanununa göre Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip İdari Şartnamelerin “Teklif Fiyata Dâhil Olan Masraflar” şeklinde belirtilen masraflara ilişkin olarak 5510 sayılı SGK’ nun 81 maddesi ile 4447 sayılı İşsizlik Kanununa eklenen Geçici 7 maddesine göre iş yapanlar indirimlerden yararlanamazlar.
5763 sayılı kanunundan yararlanan Hizmet alım sözleşmesi ile iş yapan Özel sektör işverenlerinin yapmış oldukları, SGK ve İşsizlik Sigortası primleri ile ilgili Kamu İhale makamları araştırma yapacaklardır. İhale makamı, bu durumda olan ve personel hizmet ve prim bildirgesinde işveren primi indiriminden yararlanan işverenlerden, mükerrer faydalanmış olmaları nedeni ile bu tebliğ gereği hak ediş bedellerinden kamunun uğramış olduğu zararları da keserek, hak edişlerini ödeyeceklerdir.
SONUÇ;
  5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması hakkında ki kanun ile yapılan İş Kanunun 4/1-a bendini ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birinci fıkrasına (ı) bendine göre çalışanlara ilişkin özel sektör işverenlerinin faydalanmış oldukları yukarıda detayları ile açıklanan teşviklerle ilgi olarak, Kamu İhale Kanunun Hizmet alım ihaleleri için çıkartılmış olan tebliğ ile zaten çalışan personelin tam zamanlı olarak ihale konusu iş ile çalıştırıldığı, işin ihale edilirken işveren primi paylarının da hizmet alım sözleşmesi ile masrafların içerisinde işverene ödendiği belirtilmektedir. İşverenin yapmış olduğu hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan hak edişleri içerisinde ödenen primlerden dolayı, SGK işveren primi ve İşsizlik Sigortasından kaynaklanan indirimlerin, işveren tarafından mükerrer olması nedeniyle tekrar yararlanmasının önlemesidir. Mühendislik, Müşavirlik ve Danışmanlık vb. işleri yapan Özel sektör işverenlerinin ihaleli işlerinde, bu yönetmelik ve tebliğ hükümlerinde çalıştırmış olduğu aylık personel hizmet ve prim bildirgesinde %5 lik işveren primi veya İşsizlik sigortası primlerinden, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu ile İşsizlik Kanunun’ da belirtilen indirimleri, esas primlerinden düşmemeleri, herhangi bir ceza ile karşılaşmamaları için doğacak aylık primlerin tam olarak yatırılması gerekmektedir.
(*)SMMM-Sorumlu Ortak Başdenetçi
KAYNAKÇA
1- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Resmi Gazete Tarihi: 16 Haziran 2006 ve sayılı; 26200
2- İşsizlik Sigortası Kanunu Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 08.09.1999  ve Sayısı: 23810
3- 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması hakkında ki Kanun Resmi Gazete Tarihi:26 Mayıs 2008 tarih, sayı;26887
4- Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Madde; 4 Resmi Gazete Tarih 25.10.2008 ve Sayısı: 27035,

Etiketler: , , , , , , , , ,

19 Kasım 2019 Salı

BİR TOPLUMSAL EŞİTLİK ARACI OLARAK; VERGİ ADALETİ VE YAŞAM HAKKI


ERTUĞRUL KILIÇ
17.11.2019

Yine bir yıl geride kalmak üzere. Hayatın her alanında olduğu gibi Devlet’ de kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere yürütme aracılığıyla TBMM ‘ne yeni bir bütçe tasarısı sundu. Ancak bu bütçe tasarısı daha öncekiler gibi hazırlanmadı. Yeni uygulanan Cumhurbaşkanlığı denen sistem içerisinde hazırlanması nedeniyle bir ilki oluşturmaktadır.
Bütçenin hazırlanması ve çeşitli kesimlerce de tartışılması önemli bir bütçe hakkı olarak kabul edilmektedir. Bu genelde sağlanamamaktadır. Yeni bütçe hazırlama yöntemi ile bu hak neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Yeni hazırlanacak bütçenin ne getireceği, geçmişte bütçe rakamlarına ve sosyal duruma bakarak bir fikir sahibi olabileceğimizi düşünmekteyim. Bu nedenle de geçen yılın bütçe rakamları ve harcamaları ile öne çıkan gelir ve gider harcamalarına dikkat çekmeye, bundan yararlanan kesimlerin kimler olduğunu gösteremeye çalıştım. Devleti idare edenlerin hangi toplumsal kesimlerden tarafa tercihlerini kullandıklarını uyguladıkları politikalar ile gösterdiklerini düşünüyorum. Düşük gelirlilerin yaşam hakkının gelişmesine ve sosyal barışın sağlanmasına çözüm olabilecek birkaç öneri sunmaya çalıştım.
Tabi herkes şimdi bu bütçe gelir ve giderlerini karşılaştıracak, gelir- gider dengesine bakacak ve yeni yılda karşımıza nasıl bir tablo çıkacak bunu anlamaya çalışacaktır. Bu bilinen bir durum aslında, dünyada yaşanan ekonomik kriz bizim ülkemizde de daha ağır olarak yaşanmaktadır. Devletin gelirlerini oluşturan kalemlerde bütün vatandaşlardan alınan vergi (dolaylı-dolaysız) vb. adı altındaki gelirlerinden oluşmaktadır.
Üretimin düştüğü, işsizliğin arttığı bir ortamda vergi toplamak güç olduğu gibi toplumu oluşturan kesimler üzerinde de değişik etkiler ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal eşitliğin sağlanması bizim Anayasamızda devlete verilen bir görev olarak durmaktadır. Aynı zamanda Anayasamızda sosyal bir hukuk devleti olarak uygulanacak politikaların toplumun sosyal adalet duygusunda ve toplumsal yaşamında bir dengenin oluşturulması ülkeyi idare edenlere bir görev olarak verilmiştir.
Bu sosyal eşitliğin sağlanması hükümetin uyguladığı sosyal politikalarla ortaya konulması beklenmektedir. Sosyal politika, sosyal refahın sağlanması, toplumsal eşitlik, sosyal koruma ve emek ağırlıklı toplumsal sorunların ele alınarak bu dengenin gözetildiği bir alandır. Bunun en açık gözüktüğü alan bütçedir. Bütçede ortaya konulan politikalar toplayıcı-dağıtıcı olarak, hükümetin hangi toplumsal kesimleri dikkate alarak gelir ve harcama yapacağının belirlenmesidir. Vergilendirmenin tasarlanan sosyal politikalar açısından toplumun çeşitli kesimlerinde bir birinden farklı etkiler ortaya çıkarması mümkün olmaktadır.
Verginin sosyal politikalar üzerinde ters etkisi olarak ifade edilebilecek sosyal politika amacıyla transfer edilen nakit sosyal yardımlar veya gelir transferleri (dul, yetim, sakatlık, emekli aylığı vb.), bu yardımı alan insanlar tarafından gereksinimlerini karşılamak için piyasa mekanizması içinde kullanılmaktadır. Yapılan birçok sosyal yardım dolaylı ( KDV-ÖTV-ÖİV vb.) vergi aracılığıyla tekrardan geri alınabilmektedir.  Toplumda temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlarken harcamalar üzerinden alınan vergilerde üretim ve hizmetin sağlanmasında büyük bir yük olarak ortaya çıkmakta, sosyal dengeyi bozmaktadır. En çok da emekli maaşı alan kesimler üzerinde büyük etki yaratmaktadır.
Kamu harcama tutarı bir ülkede vergi gelirlerinden sosyal politika alanına tahsis edilen kaynak miktarını gösteren en önemli göstergedir. Sosyal kamu harcamalarında ayrılan payların GSYH içerisindeki yeri, o ülkenin bütçe gelirlerini harcadığı alanı da gösteren en önemli ekonomik ve sosyal tercihlerden biridir.
Maliye Bakanlığı toplam harcamasının fonksiyonel sınıflandırılması incelendiğinde, 2018 yılı vergi harcamasının gerçekleşme oranları yüzde 18 ’inin eğitim hizmetlerinden, yüzde 16,6’nın sağlık hizmetlerine %7 sosyal yardım hizmetlerinden ve kalanın ise diğer harcamalardan oluştuğu görülmektedir.
2018 yılında toplanan verginin, %23,8 Gelir Vergisinden,  %11,4, Kurumlar Vergisinden, %51 yurttaşların harcamaları üzerinden alınan Katma Değer Vergisi Ve Özel Tüketim Vergisinden toplanmıştır. Dolaylı (Yurttaşların Tüketiminden alınan vergiler) verginin oranına bakacak olursak yapılan bütçedeki payı yaklaşık olarak %63 ‘nü oluşturmaktadır. Yani ülkede toplanan 100 TL ‘lik verginin 63 TL’lik kısmı yurttaşların ekmek, süt, yumurta, yoğurt, benzin ve sigara vb. gibi tüketim maddelerinden alınmaktadır.[1]  Topluca 2018 bütçe gelir ve gider tutarlarını gösteren tablo ekte verilmiştir.[2]
15.11.2019 tarihinde TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu) işsizlik rakamlarını yayınladı. Aktif iş gücü 33 milyon 180 kişi, çalışan sayısı 28 milyon 529 kişi olarak açıklandı. İşsiz sayısı 15 yaş üstü bir önceki Ağustos 2019 dönemine göre 4 milyon 650 bin kişi oldu. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 6,6 puanlık artış ile %27,4 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 2,9 puanlık artış ile %14,3 olarak gerçekleşti.
Hükümet yanlısı olarak kamuoyunda bilinen Memur-Sen ‘in 04 Aralık 2018 ayında açıklamış olduğu yoksulluk sınırı” Kasım ayında Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 224,22 TL, yoksulluk sınırı ise 6 bin 201,5 TL olarak ilan etti[3]. Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), Aralık 2018 dönemi için açlık ve yoksulluk sınırı verilerini hesapladı. “4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmek ve insanca yaşayabilmek için yapması gereken asgari harcama tutarı ise aylık 6 bin 745 TL olarak kaydedildi.”[4]
Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar’ın açıklamasına göre Nüfusun % 20’sinden fazlasının, yani, 16 milyondan fazla kişinin açlık sınırının altında yaşadığını hatırlatan Çakar, "Nüfusun % 60’dan fazlasının, yani, 48 milyondan fazla kişinin ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır.[5] Bu verilere bakınca sıradan bir sayı gibi geliyor insanlara ama yoksulluğun toplumda ne kadar yaygın hale geldiğini ve büyük kitleler oluşturduğunu göstermektedir.
Halkımızın her zaman kötü gün için kıyıda köşede, acil ihtiyacını karşılamak için bir miktar para biriktirdiği yaygın bir uygulamadır. Türkiye hükümetlerinin de aslında çalışanların zor zamanlarında “işsiz” kaldıklarında iş bulana kadar işsizlik maaşı almak üzere ödedikleri zor zamanların birikimi olan işsizlik fonunu oluşturmuştur. Ancak bu fondan işçiler yeterli ölçüde yararlanamamaktadır. Yararlanma koşulların ağır olması işçinin yasada belirtilen süreleri sağlayamamaları bunun başlıca nedenlerinden biridir. Ancak İşsizlik fonu kriz ekonomisinde hükümetin hazır varlıkları olarak kurtuluşuna yetişmiştir. İşsizden çok işverenin ve kamu banklarının açıklarını kapatmak üzere kullanılmıştır.2002-2019 yılları arasında İşsizlik Fonu’ndan işsizlik ödeneğine harcanan miktar toplam 28 milyar TL iken sadece 2018 yılında 11 milyar TL teşvik ve destek verilmiş ve 12 milyar TL’de kamu bankalarına sermaye olarak aktarılmıştır. Yine GAP idaresine fondan 2012 yılında verilen 11,5 milyar TL’lik borç tahsil edilememiştir.”[6]
Bu kadar detay bilgileri siz okuyuculara vererek kafanızı karıştırmak değil amacım. Burada uygulanan tercihlerden genel bir ülke görünümü ortaya çıkarmak ve uygulanan ekonomik ve sosyal politikalara dikkat çekmek. Toplanan vergiler ile harcamalar, ülkedeki gelir dağılımındaki eşitsizliği ve sermaye sağlanan kolaylıklar kadar, bu ülkenin yoksullarının da yararlanacağı ve günlük hayatın sürdürülmesinde, insanca yaşamlarını sağlayabilecek bir gelire kavuşturulmalarının sağlanmasını vurgulamaktır.
Genel bütçede toplanan vergilerin toplamına bakıldığında çok büyük bir tutarda halkın günlük harcamalarından oluşan dolaylı vergilerden (KDV, ÖTV, ÖİV vb.) oluşmaktadır. Sermayenin vergilendirilmesi yeterince olmadığı gibi, vergi istisnaları ve teşviklerle daha da desteklenmektedir. Yoksulluğun bu kadar artığı, nüfusun neredeyse yarısına yakınının çaresiz kaldığı bir toplumda devletin karşılıksız harcamalarla bu kesimi desteklemesi gerekmektedir.
Anayasamızın ikinci maddesinde yazan toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde sosyal bir hukuk devleti görevini yerine getirmelidir. Yoksulların ve işsizlerin günlük yaşamını sağlayacağı bir gelirin karşılıksız, kredi olarak verilmesi sağlanmalıdır. Bu bir hak olarak yasalara geçmeli, bir menfaat ilişkisi olarak çeşitli siyasi iktidarlarca kendi çıkarlarına yönelik kullanılacak durumdan çıkarılmalıdır. Çok değişik kurumlarca ( T.C Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Valilikler, Belediyeler vb.) sağlanan yardımların tek bir çatı altında toplanarak yoksulluğu ortadan kaldıracak politika ve yardım kurumu oluşturulmalıdır. Gelir tespiti yapılarak yoksulluk altında kalan kesimlere (bu sınırdan çıkacakları bir durum sağlanana kadar) kazançlardan elde edilen geri ödemesiz vergi geliri, yaşam hakkı olacak şeklinde sağlanmalıdır. Düşük gelirlerden bu sınırın altında vergi alınmamalıdır. Devletin uyguladığı dolaylı (harcamalardan) vergilerlerle, tekrardan bu tutarlar vergi olarak alınmamalıdır. Temel tüketim maddelerindeki dolaylı vergiler düşürülmeli ya da kaldırılmalıdır. Asgari geçim sınırında olan (asgari ücretten) alınan vergiler kaldırılmalı yoksulluk sınırının %10 ‘nun üzerine çıkana kadar bu kesimlerden vergi alınmamalıdır.
Bir toplumda refahın sağlanması, bütün toplumu oluşturan kesimlerin yaşam hakkına sahip olmasından geçtiği bilinmektedir. Uygulanan sosyal politikaların düzenleyici fonksiyonlar içermesi açısından gelir adaleti sağlanmadan toplumsal uyum, yaşam hakkı ve barışçı bir ülkenin yaratılamadığını, toplumların tarihi defalarca göstermiştir.
EK: Dipnot 2





















[

Etiketler: , , , , , , , , , ,