VERİ TEMELLİ VERGİ DENETİMLERİNİN HUKUKİ SINIRLARI: YAPAY ZEKÂ, MAHREMİYET VE MEŞRUİYET ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Giriş
Dijitalleşme
ile birlikte vergi denetim süreçlerinde köklü bir dönüşüm yaşanmaktadır. Maliye
Bakanlığı’nın son yıllarda uygulamaya koyduğu yapay zekâ ve büyük veri tabanlı
analiz sistemleri, kredi kartı harcamaları, tapu kayıtları ve sosyal medya gibi
çoklu veri kaynaklarını kullanarak mükellef davranışlarını analiz etmektedir.
Bu sistemler aracılığıyla “beyan dışı gelir” tespiti hedeflenmekte, fakat bu
uygulamalar hukuki altyapısı belirsiz bir biçimde yürütülmektedir.
Böylece, kamuoyunda adeta fiili bir "nereden buldun?" denetimi algısı
oluşmaktadır.
Kredi
kartı verilerinin devlet tarafından analiz edilmesi, sadece vergi politikası
açısından değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü, kişisel mahremiyet ve
toplumsal güven ilişkisi açısından da ciddi riskler barındırmaktadır.
Hukuki
Temeller ve Mevzuattaki Açıklık Sorunu
Türkiye’de
kişisel verilerin korunmasına ilişkin temel düzenleme olan Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu (KVKK), verilerin hukuka uygun biçimde, belirli ve meşru
bir amaçla ve ölçülülük ilkesine sadık kalarak işlenmesini zorunlu kılar[1].
Anayasa’nın 20. maddesi de kişisel verilerin ancak kanunla öngörülmüş hallerde
işlenebileceğini vurgulamaktadır.
Ancak
Maliye Bakanlığı’nın mükelleflerden açık rıza almaksızın, kredi kartı
harcamaları gibi yüksek hassasiyet içeren verileri analiz ettiği bu yeni
uygulamalar; hem hukuki dayanak eksikliğiyle, hem de öngörülemezlik
niteliğiyle ciddi bir sorun yaratmaktadır[2].
Mahremiyetin Aşınması ve Yaşam Tarzı
Kredi
kartı verileri, bireyin gündelik hayatına, tüketim alışkanlıklarına, yaşam
tarzına ve hatta değer yargılarına dair detaylı bilgiler sunar. Bu verilerden
türetilen sonuçlar, bireylerin yaşam tarzının veri profillemesi aracılığıyla
sorgulanmasına yol açmakta; bu da özel hayatın gizliliği hakkını
(Anayasa md. 20) doğrudan tehdit etmektedir.
Öte
yandan bu süreç, bireyin hangi kriterlere göre “riskli” olarak
sınıflandırıldığına dair şeffaf bilgiye sahip olmaması nedeniyle yönetsel
keyfiyet duygusunu artırmakta, denetime tabi tutulan bireyin kendini veri
karşısında savunmasız hissetmesine yol açmaktadır[3].
Meşruiyet
ve Toplumsal Güven Krizi
Vergi
yalnızca mali bir araç değil; aynı zamanda toplumsal sözleşmenin bir
tezahürüdür. Devletin bireyin harcamalarına hassasiyet gösterirken, büyük
sermaye hareketlerine aynı düzeyde duyarlılık sergilememesi, toplumda “adaletsiz
denetim” algısını güçlendirmektedir. Bu durum, vergiye gönüllü uyumu
zayıflatmakta ve pasif direnç biçiminde toplumsal bir geri çekilme
yaratmaktadır.
Bu
bağlamda, mükellefin yalnızca mali değil, aynı zamanda ahlaki bir özne
olarak değerlendirildiği bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Vergi
denetimlerinin bu derece teknikleşmesi ve algoritmikleşmesi, kamusal
sorumluluğun yerini veri yönetimine bıraktığında, devletin vergi toplama
yetkisi sorgulanabilir hale gelir.
Çözüm Önerileri
Bu
tespitler ışığında aşağıdaki adımların atılması, hem sistemin meşruiyeti hem de
vatandaş-devlet ilişkilerinin sağlığı açısından hayati önemdedir:
- Yasal Dayanakların Güçlendirilmesi:
Hassas veri kullanımıyla ilgili uygulamaların, açık ve ölçülü biçimde
yasalaştırılması gerekir. KVKK kapsamında bu verilerin hangi sınırlar
içinde işlenebileceği açıkça belirtilmelidir.
- Veri Etki Değerlendirmesi:
Her bir yapay zekâ tabanlı denetim sistemine ilişkin olarak, Avrupa
Birliği’ndeki DPIA (Data Protection Impact Assessment) benzeri risk
analizleri yapılmalı ve kamuoyuna açıklanmalıdır [4].
- Algoritmik Şeffaflık:
Kullanılan yapay zekâ sistemlerinin karar alma süreçleri; yani hangi
kriterlerle denetim kararı verildiği ve risk skoru atandığı gibi unsurlar,
denetlenebilir ve anlaşılabilir şekilde kamuya açılmalıdır.
- Kamusal Diyalogun Tesisi:
Vergi denetimi yalnızca teknik bir süreç olarak değil, toplumsal
uzlaşıyı yeniden inşa eden bir süreç olarak ele alınmalı; kamuoyu ile
açık müzakere yürütülmelidir.
Sonuç
Mali
denetim mekanizmalarının dijitalleşmesi kaçınılmazdır. Ancak bu sürecin hukuki
güvenlik, kişisel mahremiyet ve toplumsal meşruiyet ilkeleriyle birlikte
yürütülmemesi, teknolojik kazanımları uzun vadede siyasal ve toplumsal
maliyetlere dönüştürebilir. Kredi kartı harcamaları gibi bireysel verilerin
yapay zekâ destekli sistemlerle denetlenmesi, yalnızca teknik bir gelişme
değil; aynı zamanda hukukun sınırlarını, mülkiyetin mahiyetini ve
vatandaşlık ilişkisini yeniden tanımlayan bir eşiktir.
Devletin
etkinliğini artırma çabası, vatandaşın güvenini yitirmesi pahasına
gerçekleşmemelidir. Vergi denetimi bir gözetim rejimi değil, bir güven rejimi
olmalıdır. Yapay zekâ, ancak demokratik denetim ve hukuki sınırlarla
buluştuğunda adaleti mümkün kılar.
KAYNAKÇA
[1]Çevirim içi: Kişisel
Verileri Koruma Kurumu, “Veri Güvenliğine İlişkin Yükümlülükler”, https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/2040/Veri-Guvenligine-Iliskin-Yukumlulukler
21.06.2025
[2] Çevirim içi: Zümbül Hukuk, “Veri Güvenliği Rehberi”, https://www.zumbul.av.tr/tr/makaleler/veri-guvenli-i 21.06.2025
[3] Çevirim içi: Hukuk ve Bilişim Dergisi, “KVKK ve GDPR Karşılaştırması”, https://www.hukukvebilisimdergisi.com/kvkk-ve-gdpr-standart-sozlesme-maddeleri-arasindaki-farklar/ 21.06.2025
[4] Çevirim içi: Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü Işığında Türkiye’de
KVK Kurumu, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2387891 21.06.2025
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa