ZORUN BARIŞI: EMPERYALİZMİN GÜNCEL YÜZÜ VE DÖVEREK İKNA DOKTRİNİ
Haziran
ayının ortasında İsrail’in İran’a düzenlediği hava saldırısı, Ortadoğu’da alışıldık bir kriz gibi görünse de aslında küresel barış anlayışının dönüşümüne işaret ediyor. Diplomasi artık masa başında değil, savaş uçaklarının gölgesinde yapılıyor. Bu yeni dönemin şifresi şu: Barış, ancak zor
kullanılarak sağlanır.
Modern
emperyalizmin evrildiği
bu yeni formda, tanklar “barışı getirmek” için yola çıkıyor; füzeler “diplomasiyi desteklemek” adına ateşleniyor. Artık savaş, barışın istisnası değil; onun bir yöntemi, hatta bahanesi
haline geldi.
Şiddetin
Meşrulaştırılması
Emperyalizmin
geçmişi, şiddeti “medenileştirme” ya da “istikrar sağlama” adı altında pazarlamakla maluldür. 19. yüzyılda Britanya’nın Çin’e karşı yürüttüğü Afyon Savaşları veya ABD’nin Vietnam’a demokrasi götürme iddiası ile Iraka kitlesel imha
silahlarının üretmesi bahanesi ile yapılan müdahale bu anlayışın tarihsel
örnekleridir. Bugün ise aynı zihniyet, daha sofistike ama çok daha çıplak bir
biçimde karşımızda duruyor.
Ulus
devletlerin karar mekanizmaları etkisizleştirilmiş, diplomasi ise çoğu zaman sadece askeri
operasyonlardan sonra devreye giren bir formaliteye dönüşmüştür. Barış artık bir sonuç değil; savaşın makul gösterilmesi için kullanılan politik bir söylem haline gelmiştir. Clausewitz'in en ünlü eseri
Savaş Üzerine'dir. Ona göre, "Savaş siyasetin başka araçlarla (şiddet
araçlarıyla) sürdürülmesidir”düşman iradesinin savaş yoluyla teslim alınmasıdır.
Vekalet
Savaşları: Perde Arkasındaki Aklın İzinde
İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, Tel Aviv ile Tahran arasındaki klasik bir çatışmanın ötesindedir. Bu bir vekâlet
savaşıdır. Arkasında sadece bölgesel güç hesapları değil, ABD’nin stratejik
öncelikleri, İngiltere
ve Fransa’nın açık desteği, küresel silah lobilerinin çıkarları ve enerji güvenliği gibi karmaşık denklemler yatmaktadır.
Bu
düzende saldıran da savunan da bölgesel halklar olurken; denklemi kuran,
yöneten ve sonuçtan kazanç sağlayan
her zaman aynıdır: emperyal güç aklı.
Barışın
Militarizasyonu
Kamuoyuna
“önleyici saldırı”, “güvenli bölge”, “terörle mücadele” gibi gerekçelerle
sunulan operasyonlar, aslında militarist politikaların barış kisvesi altında
meşrulaştırılmasıdır. Diplomasi artık diplomatik dille değil, hava saldırısı eşliğinde yürütülmektedir.
Modern
emperyalizm, valilerle değil;
algoritmalarla, yapay zekâyla,
dronlarla ve ekonomik abluka araçlarıyla çalışıyor. Bu düzen içinde hukuk, insan
hakları ve özgürlükler; askeri operasyonlardan sonra ve ancak izin verildiği kadarıyla konuşabiliyor.
Tarihin
Hafızası: Direniş ve Umut
Bu
karanlık senaryo yeni değil.
1953’te
İran
Başbakanı Musaddık’a yapılan CIA destekli darbe,
petrol kartellerinin siyasal egemenliğe
müdahalesinin
açık
örneğidir. Latin Amerika’daki “kirli savaşlar”, neoliberal düzenin zorbalıkla kurulduğunun acı kanıtlarıdır.
Ancak
bütün bu örnekler aynı zamanda bir şeyi daha gösteriyor: Bu düzen zorunlu değildir. Değiştirilebilir.
Alternatif
Mümkün: Yeni Direnç Mimarisi
Bugün,
yalnızca şiddetin araçlarını değil,
ona karşı
geliştirilecek
yeni yöntemleri
de konuşmanın zamanıdır. Bölgesel dayanışma ağlarının kurulması, yerelden yükselen demokratik
modellerin teşviki,
dijital sömürgeciliğe karşı bilgi paylaşımının kamusallaştırılması gibi yollarla bu emperyal
mimariye karşı
savunma hattı
inşa
edilebilir.
Çünkü
barış, dövülerek gelmez. Barış, halkların iradesiyle, özgürlükle ve
dayanışmayla kurulur.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa