VATANDAŞIN YEDİĞİ İÇTİĞİ, VERGİ OLARAK DEVLETE GİDİYOR
Ertuğrul Kılıç
Vergi son zamanlarda çok konuşulur
bir hal aldı. Hiç ilgilenmeyen hatta verginin ne olduğunu, ne için alındığını
bilmeyen vatandaşlar bile, artık vergi konusunda, konuşur oldular. Bundan
yakınarak çok vergi alınıyor diye feryat ediyorlar.
Devletin aldığı vergiler, türlerine
göre dolaylı ve dolaysız vergi diye sınıflandırılır. Diğer taraftan da
kaynağına göre gelirden alınan vergiler ve tüketimden alınan vergiler gibi
adlar alırlar. Gelirden alınan vergiler beyan esasına dayanırlar. Devlet,
verginin kolay toplanması ve maliyetinin düşük olması için bazı vergiler
kaynağında kesilerek, bir beyanname ile vergi idaresine beyan edilmesini
sağlar.
Ücretle çalışanların vergileri,
kaynağında işverenler tarafından kesilip vergi idaresine yatırıldığı için,
çalışanlar bu vergi ile çok ilgilenmezler. Hatta çoğu ücretli, kendi ücretinden
bir verginin kesildiğinin farkında bile değildir. Çalışan aldığı net ücreti
gördüğü için gerisiyle çok ilgilenmez. Yükü işverene kalır.
Kesilen vergi yükü arttıkça işveren
net ücretleri çalışana daha az vermeye çalışır ki, işçilik maliyetleri
işverenin rekabet gücünü ortadan kaldırmasın. İşçi ne zaman işverenle brüt
ücret üzerinden anlaşır, işte o zaman ücreti vergi dilimine takılıp düştükçe,
verginin ne olduğunu anlar. Yeni yıla girerken, 2020 yılında uygulanacak
insanın asgari yaşamına yetecek kadar bir ücret olmayan, Asgari ücret artışı
görüşmeleri vatandaşın geçim sıkıntıları gölgesinde başlayacaktır.
Devlet, vergiyi sadece gelir
üzerinden toplamıyor. Tüketim üzerinden de topluyor. Nedir bunlar. Et ve et
ürünleri, Süt ve süt ürünleri, Sebze ve meyvelerdir. Protein, yağ ve
karbonhidratlar temel besin kaynaklarıdır. Dayanıklı tüketim
maddeleri, beyaz eşya, kırtasiye, otomobil vb. görece daha uzun süre ve birden
çok kullanımı söz konusu olan mallardır. Sadece tüketimden alınan vergiler bu
mallarla sınırlı da değildir. Benzin, mazot vb. gibi mallardan verginin de
vergisini almaktadır.
KDV’ nin önemi işte hayatımızda
tükettiğimiz her türlü mal ve hizmetin maliyeti üzerinden bir vergi olarak
devlet tarafından alınmasından kaynaklanıyor. Kişisel tasarruf oranlarımızı
düşürüyor. Daha fazla refah içerisinde yaşayabilecek iken, bu tutar devlet
tarafından vergi olarak elimizden alınıyor. Yaşayabilmek için daha fazla süre
çalışmak zorunda kalıyoruz. Daha az kendimize ve ailemize zaman ayırabiliyoruz.
Üstelik bu tüketim vergisi
Anayasamızda belirtilen kurala göre de alınmıyor. Anayasamız ne diyor. “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere,
mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” Bu vergiler gelire göre alınmadığı için sosyal
amacına da ulaşamıyor. Ekmek alırken zenginde aynı vergiyi ödüyor, fakir de
aynı vergiyi ödüyor. Vergi yükünün adaleti dengeli ve eşit olarak dağıtılmamış
olarak ortaya çıkıyor.
Tüketim vergisini önemli hale getiren diğer bir
unsurda, toplanan vergiler içerisinde, çok ağırlıklı bir tutar olarak, yer
almasıdır.2018 yılında
toplanan verginin, %23,8
Gelir Vergisinden, %11,4, Kurumlar Vergisinden, %51 yurttaşların harcamaları üzerinden
alınan Katma Değer Vergisi Ve Özel Tüketim Vergisinden toplanmıştır. Dolaylı
(Yurttaşların Tüketiminden alınan vergiler) verginin nispi oranına bakacak
olursak, yapılan bütçedeki payın, yaklaşık olarak %63 ‘nü oluşturmaktadır. Yani
ülkede toplanan 100 TL ‘lik verginin 63 TL’lik kısmı yurttaşların ekmek, süt,
yumurta, yoğurt, eğitim, benzin ve sigara vb. gibi tüketim maddelerinden
alınmaktadır
Vatandaşlar, kıt kaynaklarla
yaşamını sürdürürken, vergiler için ya sabır çekmesi,
biraz da bu adaletsiz ve eşitsiz vergiden kaynaklanmaktadır.