9 Aralık 2019 Pazartesi

YOKSULLUK ÇARESİZLİK OLMAKTAN ÇIKMALI, SOSYAL DEVLET KARŞILIKSIZ KREDİ SAĞLAMALI




ERTUĞRUL KILIÇ

15.11.2019 tarihinde TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu) işsizlik rakamlarını yayınladı. Aktif iş gücü 33 milyon 180 kişi, çalışan sayısı 28 milyon 529 kişi olarak açıklandı. İşsiz sayısı 15 yaş üstü bir önceki Ağustos 2019 dönemine göre 4 milyon 650 bin kişi oldu. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 6,6 puanlık artış ile %27,4 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 2,9 puanlık artış ile %14,3 olarak gerçekleşti.
Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı açıklamasına göre Nüfusun % 20’sinden fazlasının, yani, 16 milyondan fazla kişinin açlık sınırının altında yaşadığını, "Nüfusun % 60’dan fazlasının, yani, 48 milyondan fazla kişinin ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı ortaya ifade edilmektedir.
Son zamanlarda toplumda yaşanan umutsuzluk ve ekonomik zorluklar nedeniyle toplu intiharlar vakaları görülmektedir. Çaresizlik içerisinde, çıkış yolu bulamayan insanların toplumda artmaması birazda devletin sosyal yanının öne çıkarılmasından geçmektedir. Victor Hugo ünlü yapıtında (Sefiller) yoksullar için söylediği gecelerin erken ağarmasını isterler, onlar için aydınlık kış güneşi gibidir der. Yoksuların çaresizliği ve dışlanmışlığı toplumun yarayan bir kanası olarak devem etmektedir.
Toplanan vergiler ile yapılan harcamalar, ülkedeki gelir dağılımındaki eşitsizlik ve sermaye sağlanan kolaylıklar kadar, bu ülkenin yoksullarının da yararlanacağı, günlük hayatın sürdürülmesinde, insanca yaşamlarını sağlayabilecek bir gelire kavuşturulmalarının zorunluluğu bulunmaktır. Hak temelli oluşturulacak modellerin yoksulların insanca yaşamasına yarayacak bir hayata tutunma aracı olacağı tartışılmazdır.

YOKSULLUKLA MÜCADELEDE NELER YAPILABİLİR!

Şu günlerde Asgari ücret tartışmaları kamuoyunun gündeminde, geçim sıkıntısından kurtulmanın bir aracı olacak mı, yoksa ülkedeki üretim koşullarının ve patronların karlarının sürdürülmesinde temel bir dayanak olarak mı kalacak bu açıklamaları tarafların gerekçelerinde yeniden duyar olacağız, birlikte yaşayarak göreceğiz.
Genel bütçede, toplanan vergilerin toplamına bakıldığında çok büyük bir tutarda halkın günlük harcamalarından oluşan dolaylı vergilerden (KDV, ÖTV, ÖİV vb.) oluşmaktadır. Sermayenin vergilendirilmesi yeterince olmadığı gibi, vergi istisnaları ve teşviklerle daha da desteklenmektedir. Yoksulluğun bu kadar artığı, nüfusun neredeyse yarısına yakınının çaresiz kaldığı bir toplumda devletin karşılıksız harcamalarla bu kesimi desteklemesi gerekmektedir.
Anayasamızın ikinci maddesinde yazan toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde sosyal bir hukuk devleti görevini yerine getirmelidir. Yoksulların ve işsizlerin günlük yaşamını sağlayacağı bir gelirin karşılıksız, kredi olarak verilmesi sağlanmalıdır. Bu bir hak olarak yasalara geçmeli, bir menfaat ilişkisi olarak çeşitli siyasi iktidarlarca kendi çıkarlarına yönelik kullanılacak durumdan çıkarılmalı hak temelli bir model oluşturulmalıdır.
Çok değişik kurumlarca ( T.C Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Valilikler, Belediyeler vb. gibi) sağlanan yardımların tek bir çatı altında toplanarak yoksulluğu ortadan kaldıracak politika ve yardım kurumları oluşturulmalıdır.
Gelir tespiti yapılarak yoksulluk altında kalan kesimlere (bu sınırdan çıkacakları bir durum sağlanana kadar- yoksulluk verileri çeşitli kurumlarca paylaşılmaktadır.) kazançlardan elde edilen, geri ödemesiz vergi geliri, yaşam hakkı olacak şekilde tekrar yoksullara verilmelidir.
Düşük gelirlerden, yoksulluk gelirinin altında vergi alınmamalıdır.
Devletin uyguladığı dolaysız (temel tüketim harcamalardan) vergilerle, tekrardan bu tutarlar vergi olarak alınmamalıdır. Temel tüketim maddelerindeki dolaylı vergiler (Katama Değer Vergisi gibi. vb.) düşürülmeli ya da kaldırılmalıdır.
Asgari geçim sınırında olan (asgari ücretten) alınan vergiler kaldırılmalı( ya da toplanan ilk vergi diliminin, vergi içerisindeki etkisi azaltılmalıdır) yoksulluk sınırının %5 ‘nin üzerine çıkana kadar bu kesimlerden vergi alınmamalıdır.
Bir toplumda refahın sağlanması, bütün toplumu oluşturan kesimlerin yaşam hakkına sahip olmasından geçtiği bilinmektedir. Uygulanan sosyal politikaların Anayasamız ve diğer düzenleyici fonksiyonlar içermesi açısından, gelir adaleti ve eşitliği sağlanmadan, toplumsal uyum, yaşam hakkı ve barışçı bir ülkenin yaratılamadığını, toplumların yaşayan tarihleri defalarca göstermektedir.

Etiketler: , , , ,