BELEDİYE BAŞKAN’ININ TRAJEDİSİ DEĞİL, SİSTEMİN AÇIĞI
(Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’ in anısına saygılarımla…)
Basına yansıysan ve yetkili kişilerin açıklamasına
göre Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in, evinin bahçesinde bulunan havuzda
meydana gelen bir elektrik kaçağı nedeniyle hayatını kaybetmesi, hepimizi
derinden üzdü. Ancak bu acı olay, yalnızca bir insan kaybı değil; uzun süredir ülkece
konuşmamız ”bazen başımıza bir toplumsal olay geldiğinde konuştuğumuz ancak hemen
unuttuğumuz” gereken, fakat
sürekli ertelenen bir sistem sorununun da çarpıcı bir örneği.
Bir belediye başkanının kendi evinin bahçesinde yaşadığı
bu kaza, bir anda bizi “kişisel hata mıydı, sistemsel zafiyet mi?”
sorusuyla baş başa bıraktı. Hemen sıcağı sıcağına bu soruya cevap aramak yersiz
gelebilir ancak bu toplumsal bir dert ve bu dert daha çok can almaktadır. Soruya
dönersek, cevap, kuşkusuz ikinci seçenekte gizli.
KURALLARIN DEĞİL, ALIŞKANLIKLARIN ÜLKESİ
Türkiye’de işler çoğu zaman "böyle gelmiş böyle gider"
anlayışıyla yürüdüğü anlaşılıyor. İnşaat işlerinden elektrik tesisatına, havuz
yapımından bakım onarım süreçlerine kadar birçok teknik iş, ustalara,
tanıdıklara, hızlı çözümlere emanet edilir. Ne proje çizilir, ne teknik kontrol
yapılır, ne de güvenlik protokolleri tam uygulanır. Yaşanan olayda, bunların
var olup olmadığından bağımsız olarak söylüyorum.
Standartlar kâğıt üzerinde kalır; denetim, ancak bir
felaket yaşanırsa hatırlanır. En son Bolu Grand Kartal Otel yangını, 21 Ocak
2025'te Kartalkaya'daki Grand Kartal otelinde meydana gelen yangındır. Yangın merdiveni
olmadığı gibi bunun yetkili otorite tarafından kurallara uygun olup olmadığının
kontrolünün kim yapacağı bile tartışılır oldu.İşte tam da bu yüzden, sıradan
bir evde değil, bir büyükşehrin belediye başkanının evinde dahi güvenliğin
sağlanamamış olması, hepimize sistemin çıplak gerçeğini gösteriyor.
Ferdi Zeyrek gibi görevine sadık, halkla iç içe olmayı
önemseyen bir ismin böyle bir kazada hayatını kaybetmesi, elbette bir “iyi
niyetin” trajediye dönüşmesidir. Ancak asıl tartışılması gereken( Ferdi
Başkan kastedilmemiştir.) , halkçılık adına her işe müdahale eden, işi uzmanına
bırakmayan yönetici profilinin romantik ama tehlikeli bir alışkanlık
haline gelmiş olmasıdır.
Gerçek halkçılık, sistem kurmaktır. Her şeyle bireysel
olarak ilgilenmek değil, işi ehline vermek, süreci planlamak, riskleri önceden
ortadan kaldırmaktır. Başkanın bu olayda doğrudan müdahil olup olmadığı ikinci
planda; asıl mesele, o müdahale alanının neden yeterince güvenli
olmadığındadır.
Liyakat deyince genelde akla bürokratik atamalar
gelir. Oysa liyakat, aynı zamanda elektrik kablosunu döşeyen ustada, malzeme
seçimini yapan teknik ekipte, projeyi denetleyen mühendis de olmalıdır. Bu
zincir zayıfsa, halk da yönetici de tehlike altındadır.
Bugün Türkiye’de kamu binalarında, okullarda,
işyerlerinde olduğu gibi özel mülklerde de bu liyakat ve denetim eksikliği
fazlasıyla hissediliyor. Kamunun düzenleyici kuraları yeterli gelmemiş olmalı
ki diğer taraftan “Özel alandır, müdahale edemeyiz” anlayışı, aslında sorumluluktan
kaçışın sistemleşmiş halidir.
BİR KİŞİYİ DEĞİL, BİR ALIŞKANLIĞI KAYBETMELİYİZ
Ferdi Başkan’ın kaybı bir liyakat, adanmışlık ve
halkala bağ kurmuş bir yönetici bireyin değil, bir kurallar ve standartların
uygulanmaması dolayısıyla yönetim kültürünün iflasını da temsil ediyor.
Kendisini halkına adamış bir yöneticiyi kaybetmek üzücü; ancak bu olaydan bir
ders çıkarmazsak, sistemi sorgulamazsak, kaybettiğimiz yalnızca bir kişi
olmayacak.
Her acı olay, aynı zamanda bir uyarıdır. Bu kez o
uyarı, tam da en yetkili kişinin başına geldi. Bu vesileyle, yerel yönetim
anlayışımızı, güvenlik kültürümüzü, teknik uygulamalarımızı ve liyakat
sistemimizi yeniden gözden geçirme vaktidir.
Çünkü bu ülkede, zamanında yapılmayan her denetim, bir
gün bir başka hayata mal olabilmektedir.
Ve hiçbir “iyi niyet”, sistemin
yerini tutmaz.
Etiketler: ferdi zyerek, halkçılık, ihmal, kuralsızlık, liyakat, sistem