30 Ekim 2024 Çarşamba

HÜKÜMET, BİNAYI ÇÜRÜTMÜŞ BİNA YIKILACAK, MUHALEFET SIVA YAPMAKLA MEŞGÜL

 

Son zamanlarda bunlarda olmaz yok artık denecek ne var ise ülkemizde gerçekleşmekte. Toplumun her kesimi artık sürdürülen sistemin bu koşullar altında yürümeyeceğinden neredeyse fikir birliğine varmış şekilde acıları en derinlerin duygularında, yüreklerinde hissediyor.

Yaşanılan ekonomik kriz, enflasyonist politikalar, toplumun adil olmayan gelir düzeyini oldukça bozmuş durumda. Adil bir gelir dağılımı olmayınca, birçok yaşamsal gereksinimlere ulaşmak mümkün olamaz hale gelmiş.

Hangi toplumsal kuruma bakılsa dökülüyor. Cumhuriyetle birlikte inşa edilmeye çalışılan birçok kurum yok olmak üzere. Biriktirmiş olduğu kurumsal kültür ve gelenekle birlikte yok olmaya yüz tutmuş.

Toplumun her kesimini kucaklayacak kapsayıcı kurumlar işlevsiz bir hal almakta. En son yaşanan sağlık sektöründeki insanlığın biriktirdiği tarihsel ve sosyal birikimin, gelenek ve göreneklerin, bireyin ahlaki tahammül sınırlarını zorlayacak derecede yıkıcı olmuştur. İnsanlığın en zor zamanlarında savaş ve yıkımlarda yapmayacağı şeyler,insanlık dışı kendi türüne yapılabilecek bir zalimlik yaşanmıştır.

Kadın, çocuk cinayetleri toplumun yerleşik düşünsel dünyasını kökten sarsıcı şekilde her gün başka bir boyuta taşınmaktadır.

Ekonomik çıkmaz geniş kesimlerde artık çözülemez, kangren olmuş bir hastalık olarak görülmektedir. Tedavi edecek ekibin güvenirliği gittikçe azalmakta, çözüm odağı olmayacağı duygusu yerleşmektedir.

Sorunlar o kadar köklü hale gelmiş ki, birini onaracağım ve yapacağım derken birden çok başka sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bu da tek yönlü bir aspirin tedavisiyle iyileştirilebilecek sorunlar olmaktan çoktan çıkmış olduğu gözükmekte.Cumhuriyetin 100. Yılında gelinen durum bu maalesef.

Ekonomik çöküş sadece şirketleri vurmakta değil. Aynı zamanda geniş çalışan halk kesimlerini daha fazla etkilemektedir. Uygulanan para politikaları ile gelir dağılımı tekrardan bozulmakta, parası olanın daha fazla para kazandığı bir sitem olarak kalmaktadır. Geniş halk kesimleri yoksullaştıkça daha fazla sosyal yardımlara ihtiyaç duyar hâle gelmekte. Belediyelerin açmış olduğu kent lokantaları şehir küçük esnafı, öğrenciler ve 10 kişinin alında çalışan kesimlerin gözdesi haline gelmektedir. Emeklilerin evlerinde pişirip yiyeceği yemekten daha ucuza buralarda az da olsa protein alabilecekleri yerler olacağı gözükmekte.

Asgari ücretle çalışan kesimlerin Ocak ayından, Eylül ayına gelindiğinde aldığı 17.000 liralık asgari ücret, alım gücü açısından 12.000 liraya düşmüş durumda. Enflasyon çalışanların bütün ekonomik birikimlerini tüketmektedir. Çalışanların, bir günden diğer güne çalışma enerjileri ve yaşam duyguları, tükenmişlik sendromu içerisinde tükenmeye doğru hızla gitmektedir.

Dış politika tutarsızlıklarla dolu olarak yeniden yenidengittikçe çözülmez bir hal alıyor. Güvenlik politikaları altında toplumun desteğini almak için sürekli güvensiz bir ortam varmış şeklindepropaganda yapılıyor. Çevremizde ateş topuna dönen yerel ve uluslararası askeri ve silah yığınakları bizi tehdit eder hale gelmektedir. Hükümet edenlerin halkın güvenliğini ve esenliği sağlamak, ülkenin sınırlarını korumakla mükellefolduğu anayasal bir görev. Ekonomik olarak sıcak para dışında bir çözüm üretilmemesi,halkın refah içinde yaşama beklentisini boşa çıkarmaktadır.

İç politikada çok sayıda toplumu endişelendiren olaylar sıklıkla oluşur hale gelmektedir. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, güvencesizçalışma ortamı, enflasyondan kaynaklanan halkın alım gücünün erimesi, işlevsiz kurumlar, hayvan hakları, çevre tahripleri, orman talanı vb. gibi bir yığın sorun halkın endişe kaynağını artırmaktadır. Milli eğitimde, sağlıkta, adalette ve güvenlikte yaşanan sorunlar da halkın yaşamında ve duygularında parçalanmalar oluşturmaktadır.

Liberal politikalar ve onun sonucu olan özelleştirmeler, yap işlet devret, kamunun küçülmesi doğrultusunda oluşturulan piyasaların yönetilen ve yönlendirilen yapısının bozulması ve etkinliğinin azaltılması, ortaya çıkan denetimsizlik, yıkıcı bir toplumsal etki yaratmaktadır.

Bütün bunlar olurken muhalefet ne yapıyor peki. Aynada saçını tarıyor gibi geliyor halka. Çünkü hiçbir sorunu doğru düzgün ele alamayan, sosyal, siyasal ve ekonomik sorunların kaynağını gösteremeyenbir edayla normalleşme altındahükümet güzellemesi yapıyor. Toplumsal barış elbette çok önemli, ancak toplumun çıkarları gözetiliyorsa refah yaratılıyorsa, eğitim, sağlık, konut sorunu, geçim yerinde ise anlamlı oluyor.

Hükümet muhalefet gibi davranıyor, 22 yıldır çözemediği sorunları, dış kaynaklar, iç bölücü ve teröristler diyerek sorumluluk almadan hep başkalarını sorumlu gösteriyor. Suni gündemlerle orta sahada top çeviriyor. Muhalefet ise bu sorunları yaratan iktidar değilmişçesine sanki, her şey yolunda gidiyormuş gibi suya sabuna dokunmayan eleştirilerle, normal bir hükümet uygulaması varmışçasına çöken binayı görmezden geliyor.

Hükümet binayı çürütmüş bina yıkılacak neredeyse, muhalefet ise hala yok canım sıva yapalım geçer, birkaç yıl daha hükümet bu evde oturur derdine düşmüş.