HÜKÜMET, BİNAYI ÇÜRÜTMÜŞ BİNA YIKILACAK, MUHALEFET SIVA YAPMAKLA MEŞGÜL
Son
zamanlarda bunlarda olmaz yok artık denecek ne var ise ülkemizde gerçekleşmekte.
Toplumun her kesimi artık sürdürülen sistemin bu koşullar altında
yürümeyeceğinden neredeyse fikir birliğine varmış şekilde acıları en derinlerin
duygularında, yüreklerinde hissediyor.
Yaşanılan
ekonomik kriz, enflasyonist politikalar, toplumun adil olmayan gelir düzeyini
oldukça bozmuş durumda. Adil bir gelir dağılımı olmayınca, birçok yaşamsal
gereksinimlere ulaşmak mümkün olamaz hale gelmiş.
Hangi
toplumsal kuruma bakılsa dökülüyor. Cumhuriyetle birlikte inşa edilmeye
çalışılan birçok kurum yok olmak üzere. Biriktirmiş olduğu kurumsal kültür ve
gelenekle birlikte yok olmaya yüz tutmuş.
Toplumun
her kesimini kucaklayacak kapsayıcı kurumlar işlevsiz bir hal almakta. En son
yaşanan sağlık sektöründeki insanlığın biriktirdiği tarihsel ve sosyal
birikimin, gelenek ve göreneklerin, bireyin ahlaki tahammül sınırlarını
zorlayacak derecede yıkıcı olmuştur. İnsanlığın en zor zamanlarında savaş ve
yıkımlarda yapmayacağı şeyler,insanlık dışı kendi türüne yapılabilecek bir
zalimlik yaşanmıştır.
Kadın,
çocuk cinayetleri toplumun yerleşik düşünsel dünyasını kökten sarsıcı şekilde
her gün başka bir boyuta taşınmaktadır.
Ekonomik
çıkmaz geniş kesimlerde artık çözülemez, kangren olmuş bir hastalık olarak
görülmektedir. Tedavi edecek ekibin güvenirliği gittikçe azalmakta, çözüm odağı
olmayacağı duygusu yerleşmektedir.
Sorunlar
o kadar köklü hale gelmiş ki, birini onaracağım ve yapacağım derken birden çok
başka sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bu da tek yönlü bir aspirin tedavisiyle
iyileştirilebilecek sorunlar olmaktan çoktan çıkmış olduğu gözükmekte.Cumhuriyetin
100. Yılında gelinen durum bu maalesef.
Ekonomik
çöküş sadece şirketleri vurmakta değil. Aynı zamanda geniş çalışan halk
kesimlerini daha fazla etkilemektedir. Uygulanan para politikaları ile gelir
dağılımı tekrardan bozulmakta, parası olanın daha fazla para kazandığı bir
sitem olarak kalmaktadır. Geniş halk kesimleri yoksullaştıkça daha fazla sosyal
yardımlara ihtiyaç duyar hâle gelmekte. Belediyelerin açmış olduğu kent
lokantaları şehir küçük esnafı, öğrenciler ve 10 kişinin alında çalışan
kesimlerin gözdesi haline gelmektedir. Emeklilerin evlerinde pişirip yiyeceği
yemekten daha ucuza buralarda az da olsa protein alabilecekleri yerler olacağı
gözükmekte.
Asgari
ücretle çalışan kesimlerin Ocak ayından, Eylül ayına gelindiğinde aldığı 17.000
liralık asgari ücret, alım gücü açısından 12.000 liraya düşmüş durumda.
Enflasyon çalışanların bütün ekonomik birikimlerini tüketmektedir. Çalışanların,
bir günden diğer güne çalışma enerjileri ve yaşam duyguları, tükenmişlik
sendromu içerisinde tükenmeye doğru hızla gitmektedir.
Dış
politika tutarsızlıklarla dolu olarak yeniden yenidengittikçe çözülmez bir hal
alıyor. Güvenlik politikaları altında toplumun desteğini almak için sürekli güvensiz
bir ortam varmış şeklindepropaganda yapılıyor. Çevremizde ateş topuna dönen yerel
ve uluslararası askeri ve silah yığınakları bizi tehdit eder hale gelmektedir. Hükümet
edenlerin halkın güvenliğini ve esenliği sağlamak, ülkenin sınırlarını
korumakla mükellefolduğu anayasal bir görev. Ekonomik olarak sıcak para dışında
bir çözüm üretilmemesi,halkın refah içinde yaşama beklentisini boşa çıkarmaktadır.
İç
politikada çok sayıda toplumu endişelendiren olaylar sıklıkla oluşur hale gelmektedir.
Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, güvencesizçalışma ortamı, enflasyondan
kaynaklanan halkın alım gücünün erimesi, işlevsiz kurumlar, hayvan hakları,
çevre tahripleri, orman talanı vb. gibi bir yığın sorun halkın endişe kaynağını
artırmaktadır. Milli eğitimde, sağlıkta, adalette ve güvenlikte yaşanan
sorunlar da halkın yaşamında ve duygularında parçalanmalar oluşturmaktadır.
Liberal
politikalar ve onun sonucu olan özelleştirmeler, yap işlet devret, kamunun küçülmesi
doğrultusunda oluşturulan piyasaların yönetilen ve yönlendirilen yapısının
bozulması ve etkinliğinin azaltılması, ortaya çıkan denetimsizlik, yıkıcı bir
toplumsal etki yaratmaktadır.
Bütün
bunlar olurken muhalefet ne yapıyor peki. Aynada saçını tarıyor gibi geliyor
halka. Çünkü hiçbir sorunu doğru düzgün ele alamayan, sosyal, siyasal ve
ekonomik sorunların kaynağını gösteremeyenbir edayla normalleşme altındahükümet
güzellemesi yapıyor. Toplumsal barış elbette çok önemli, ancak toplumun
çıkarları gözetiliyorsa refah yaratılıyorsa, eğitim, sağlık, konut sorunu,
geçim yerinde ise anlamlı oluyor.
Hükümet
muhalefet gibi davranıyor, 22 yıldır çözemediği sorunları, dış kaynaklar, iç
bölücü ve teröristler diyerek sorumluluk almadan hep başkalarını sorumlu gösteriyor.
Suni gündemlerle orta sahada top çeviriyor. Muhalefet ise bu sorunları yaratan
iktidar değilmişçesine sanki, her şey yolunda gidiyormuş gibi suya sabuna
dokunmayan eleştirilerle, normal bir hükümet uygulaması varmışçasına çöken
binayı görmezden geliyor.
Hükümet
binayı çürütmüş bina yıkılacak neredeyse, muhalefet ise hala yok canım sıva
yapalım geçer, birkaç yıl daha hükümet bu evde oturur derdine düşmüş.
1 Yorum:
Yine sorunlarımıza parmak basan güzel bir yazı okudum. Eline, yüreğine sağlık olsun arkadaşı.
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa