20 Kasım 2019 Çarşamba

KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ ŞİRKETLERDE KURUMSALLAŞMA VE BASEL II KRİTERLERİNİN KOBİLER AÇISINDAN ÖNEMİ




Ertuğrul Kılıç (*)


         Değişimin giderek hız kazandığı, sermaye hareketlerinin yoğunlaştığı günümüzde işletmelerin kurumsallaşmaya yönelik çalışmalara ağırlık vermeleri kaçınılmaz hale gelmiştir.


         Türk ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan küçük ve orta ölçekli şirketlerinin en önemli sorunlarından birisini kurumsallaşamama oluşturmaktadır. İncelendiğinde, tüm işletmelerin %90’ınını oluşturan şirketlerdeki, ortaklar arası güç kavgaları, yetki devrindeki güçlükler,  şirket içi yönetim anlaşmazlıkları, vb. sorunlar, Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında bu şirketlerin ömrünün kısalmasına neden oluyor. Küçük ve Orta ölçekli Aile şirketleri de Dünya genelindeki firmaların yüzde 65–80’ ni, Amerikan Fortune Dergisi’nin yaptığı en büyük 500 listesindeki kuruluşların ise %40 ‘ı aile şirketlerinden oluşuyor (1) . Böyle bakıldığında hem ülkemizde hem de dünya ekonomisinde bel kemiğini oluşturan Küçük ve Orta ölçekli şirketlerinin ömrü maalesef ülkemizde dünya ortalamasının çok altında. Örneğin Aile Şirketlerinde Amerika, Avrupa ve Japonya’da 4. kuşak patron ve yöneticiler işlerinin başındayken bizde bu oran 3. kuşakta ve 4.kuşakta bu oran parmakla sayılacak kadar az(2). Dolayısıyla, işletmelerin kurumsallaşabilmeleri, devamlılıklarını sürdürebilmeleri ve gelecek nesillere ulaşabilmeleri açısından önemi son derece açıktır.


         Diğer taraftan kurumsallaşma denilince birçok şirket yöneticisinin bu süreci,  “işlerden elini eteğini çekerek, şirketi dışarıdan yöneticilere devretmek şeklinde algılamaları ve kendileri, olmadığı zaman işlerin asla yürümeyeceğine olan inançları, şirket küçükken personelle oluşturulan kişisel ilişkiler, yöneticinin taşıdığı kültür değişimi, “şirket organizasyonunda yapması gerekirken değişimi” kendi kişiliğinde yapıyormuş yanılsaması ” kurumsallaşma önünde ciddi bir engeldir. Oysa kurumsallaşma farklılığı ; “ bir işletmenin kişilerden ziyade, çevresel değişimlere uyacak, esnekliğini koruyacak şekilde kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması, kendisine özgü normları, iş yapma usul ve yöntemlerini geliştirmesi ve bu sayede diğer şirketlerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesidir” işletmenin verimlilik içerisinde sürekliliğini sağlama süreci olabilir.






(*)SMMM -Sorumlu Ortak Başdenetçi

         Zira şirketlerin amacı; Bir yandan kârlı bir şekilde büyürken, diğer yandan bütün çıkar sahiplerinin beklentilerini karşılamak, İşletmenin değerinin artırılmasını sağlamak olmalıdır. Buda ancak kurumsallaşarak, farklılık yaratarak olur.

         Kurumsallaşmayı tanımlamak gerekirse, “Bir işletmenin kişilerden bağımsız olarak kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması, değişen çevre koşullarını takip eden sistemleri kurması ve gelişmelere uygun olarak organizasyonel yapısını oluşturması; kendisine özgü iletişim ve iş yapma yöntemlerini “kültür” haline getirmesi ve böylece diğer işletmelerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesi sürecidir.” (3) Bu durumda kurumsallaşma, amaçlara uygun bir örgüt yapısı oluşturmayı, iş ve görev tanımlarını oluşturmayı, iç yönetmelikleri oluşturmayı, yetki ve sorumlulukların organizasyon içerisinde dağıtımını gerektirmektedir. (4)

         Kurumsallaşmış şirketlerle, kurumsallaşmamış şirketlerin güçlü yanları ile güçsüz yanlarını ana başlıklar altında topladığımızda;(5)

Yapısal olarak Kurumsallık kazanmış şirketler;

  • Sağlamdır,
  • Kârlıdır,
  • Verimlidir,
  • Etkindir,
  • Kalıcıdır, sürekliliğini devam ettirir,
  • Rekabetsel üstünlüğüne sahiptir.

Organizasyonel olarak Kurumsallık kazanmış şirketlerde;

  • Kişiler yerine organizasyon vardır,
  • Yetkiler ve sorumluluklar dağıtılmıştır,
  • Standartlar, kurallar, ilkeler, süreçler vardır,
  • Yukarıdan aşağıya kadar herkes görev ve sorumluluklarını bilmektedir,
  • Saygı ve sevgiye dayalı bir çalışma ortamı vardır,
  • Bütün şirketin ortak hedefleri, amaçları vardır,
  • Her yönetici ve çalışan ortak hedef ve amaçlara ulaşmak için birlikte çaba harcarlar,
  • Şirketin her çalışanının paylaştığı değerler vardır,
  • Bu şirketler değişime çabuk ayak uydururlar.


Organizasyonel olarak Kurumsallaşmayı başaramamış şirketlerde;

    • Maliyetleri kontrol edememe,
    • Piyasa ve rakiplerdeki değişimleri gözlemleme ve tahmin etmede yetersiz olma,
    • “Herkes her işi yapar” mantığından dolayı hiçbir işin tam olarak yapılamaması,
    • İyi bir belge ve bilgi akışı sağlayamama,
    • Yeni ürün ve iş modelleri geliştirmede plansızlık ve bu sebeple karşılaşılan güçlükler,
    • Kötü yönetim alışkanlıkları ve çalışanların küstürülmesi,
    • Şirket içi raporlamada yetersizlikler ve hesap vermedeki             eksiklikler,
    • Şirketin,  geleceğe intikal edememesi,(devamlılık)
    • Profesyonel kadronun elde tutulamaması,
    • İşletme içi çatışmaların artması,
    • İşlerin sürekli uzaması,
    • Ve bitmeyen mesai saatleridir.

         Küçük Ve Orta Ölçekli şirketler için son zamanlarda çok önemli diğer bir konuda bankaların kredilendirmedeki yeni uygulamalarını ve bu uygulamaların işletmelere neler getireceğini içeren Basel II’dir. Bu şirketlerin kurumsallaşma süreçlerini çok yakından ilgilendirmektedir. Ülkemizdeki sermaye yetersizliğine sahip şirketlerin büyük bir kısmını KOBİ’ler oluşturmaktadır. İşyeri sayısı, çalışanlar sayısı ve katma değer olmak üzere üç önemli göstergeye bakıldığında KOBİ'lerin ülkemizin gerek sosyal gerekse ekonomik dokusunda önemli bir yer işgal ettiği görülmektedir. KOBİ’ler gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde ve ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Uluslar arası ekonomik ilişkilerde yaşanan gelişmeler, rekabet koşullarındaki hızlı değişme, teknoloji alanındaki yenilikler yanında ekonomik faaliyeti düzenleyen kurallardaki değişmeler KOBİ’lerin performansını etkilemektedir. Son dönemde uluslar arası finans sisteminde yoğun olarak tartışılmakta olan Basel II düzenlemesi dolaylı olarak KOBİ’leri çok yakından ilgilendirmektedir.
Bankaların sermaye yeterliliği standartlarını yeniden belirleyen ve risk yönetimini ön plana çıkaran Basel II düzenlemesi ile birlikte bankaların davranışını etkileyecek olan yeni risk yönetimi anlayışı kredi müşterilerine de yansıyacaktır.  Ülkemizde Basel II ile birlikte, kredinin subjektif yöntemlerle “iyi” veya “kötü” kredi olarak belirlenmesi sürecinden, kredinin çeşitli unsurları ile “ çok riskli” veya “az riskli” olduğunun belirlenmesi sürecine girilecek, fiyatlamanın buna göre yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bu risk odaklı kredi fiyatlaması KOBİ’lerin kullanacakları kredilerin miktarlarını /fiyatlarını olumlu/olumsuz yönde etkileyebilecektir. Kullandırılan kredinin türünden vadesine, teminatından firma kredi notuna kadar çeşitli kriterler firmaların kullanacakları kredilerin fiyatına yansıyacaktır. Firmaların kurumsallık düzeylerinin kredi notlarına büyük etkisi olacaktır.  Uluslararası uygulamada 2007 yılında yürürlüğe giren Basel II’nin firmalarca çok iyi anlaşılması gerekmektedir.

 BASEL II NEDİR?
         Ülkelerin merkez bankalarının bir araya gelerek oluşturduğu BIS’in (Bank for International Settlements) 1988’de yayınladığı BASEL I standartlarının yetersiz kalması üzerine 2008 yılında uygulaması planlanmış, geliştirilmiş bankacılık risk yönetimi standartlarıdır(6). Son Dünya ekonomik krizi nedeniyle Bankaların risk analizlerinde, hala üzerinde durulan ve yeni risk analizleri ile geliştirilmeye çalışılan(Bankaların özellikle türev piyasalar ve nakit rasyosu, karşılıklar vb. konulardaki risk analizleri )  ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS) ile ilişkisi yeniden sorgulanmaktadır. (Gerçeğe Uygun Değere uygunluk vb.)


BASEL II ‘NİN GENEL ETKİLERİ
         Uygulamanın başlaması ile firmaların ve kullanılacak kredinin risk seviyesi doğrudan kredi maliyetini etkileyecektir. Bu noktada firmalara bağımsız denetim kuruluşları ve bankalar tarafından verilen derecelendirme notu önem kazanmaktadır. Kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe banka daha çok risk alacak, karşılık olarak daha çok sermaye tutacak dolayısıyla daha çok kaynağını getiriden mahrum bırakacaktır. Bunun sonuncu olarak kredi notu düşük firmalara kullandırılacak kredinin maliyeti artacaktır. Bu konu kadar önemli diğer bir faktör de henüz üzerinde tam bir mutabakat sağlanmasa ve tartışmalar devam etse de kredi teminatı olarak bugüne kadar kabul edilen müşteri çek-senetleri ile ortak ve grup şirketi kefaletlerinin BASEL II’de teminat olarak kabul edilmemesidir. Müşteri çek-senetleri ile ortak ve grup şirketi kefaletleri Basel I kapsamında da kabul edilmemekteydi. Basel II standart yöntemi kullanan bir banka için bu bakımdan herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Kaldı ki; 2009 yılından itibaren Basel II kapsamında ileri yöntemlere geçme başvurusu yapan bankalar, Müşteri çek-senetleri, hatta kefaletleri dahi resmi hesaplamalarında kullanabileceklerdir. Ülkemizde her ne kadar Basel II kuralları açıktan uygulanmasa bile, finans kuruluşları İşletmelerin bilânçolarına, finansal analizlerin yanında bu kuralları da uygulamaktadırlar.
BASEL II VE KOBİ TANIMI
         BASEL II ile birlikte yıllık toplam cirosu 50 Milyon EURO’ nun altında olan firmalar KOBİ olarak nitelendirilecektir. Bununla birlikte KOBİ’ ler iki alt sınıf altında toplanacaktır (7) ;
Perakende KOBİ:
          Bir bankadaki nakit ve gayri nakit kredilerinin toplamı 1 Milyon EURO’ nun altında olan KOBİ’ ler o banka için Perakende KOBİ olarak nitelendirilecektir.
Kurumsal KOBİ:
         Bir bankadaki nakit ve gayri nakit kredilerinin toplamı 1 Milyon EURO’ nun üstünde olan KOBİ’ ler, o banka için Kurumsal KOBİ olarak nitelendirilecektir.
         Bu sınıflamadaki önemli nokta KOBİ niteliğinde olan bir İşletmenin bir bankada,  toplam riskinin 1 Milyon EURO’ nun üzerinde olması nedeni ile Kurumsal KOBİ sınıfına girerken diğer bir bankada 1 Milyon EURO’ nun altında kredi kullanması nedeni ile Perakende KOBİ sınıfına girmesidir.Diğer önemli bir konu ise, İşletmenin ana çalışma faaliyet alanının net olarak seçilmesi ve birden çok alanda faaliyetini dağıtmaması; hatta ana konu üzerinde alt çeşitlendirme yapması, önemli bir avantaj sağlayabilir.
SONUÇ;
         Bu makalede, finans sektöründe yaşanan risk algılaması ile oluşan riskin, şirketler için kurumsal bir yapı haline gelmenin niçin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ortaya koymak, kurumsallaşmanın ne olduğunu anlatmak için yardımcı olmak ve aynı zamanda Basel II kriterleri açısından da olmazsa olmaz unsurlardan biri olan “kurumsal kimlik “ oluşturmanın firmalar için neden kaçınılmaz bir ihtiyaç olması gerektiği ve Basel II kriterlerini işletmeleri nasıl etkileyeceği ve şirketlerimizin bu kriterlere nasıl hazırlanılması konusunda Küçük ve Orta Ölçekli şirket ortaklarına, yöneticilerine faydalı olmasıdır. Vergi kanunları açısından bu makale daha geniş yazılabilirdi. Kısa süreli çıkarılan teşvik amaçlı birleşmeler istenilen amaca varmayı sağlamayacaktır. Vergi kanunlarımızdaki hükümler, vergi matrahını aşındırmayı önleyici niteliğe büründürüldüğü ve kısa süreli uygulamalar için teşvik edici olmamaktadır (8). Birleşmeler, karmaşık ekonomik süreçleri kapsaması, zaman alması ve maliyetinin yüksek olması birleşme yapmak isteyen KOBİ’leri yorabilmektedir. Vergi kanunları açısından KOBİ’lerin birleşmeleri ve kurumsal yapılar haline dönüşmelerinde, birleşmeleri kolaylaştırıcı, anlaşılır ve bürokratik prosedürlerden uzaklaştırıcı ve vergi kaygısı gütmeden pratik düzenlemelerin çıkarılması KOBİ’lerin kurumsallaşmalarına hizmet edeceği ortadadır.







(*)SMMM -Sorumlu Ortak Başdenetçi

KAYNAKÇA

1-Sektörel dernekler federasyonu “Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma”
2-Kobi’lerdeki Toplam Kalite Yönetimi Uygulamalarının Kurumsallaşma Üzerindeki Etkileri Araş. Gör. Ufuk ALPŞAHİN AKSOY, Prof. Dr. Âdem ÇABUK, Sosyal Bilimler Dergisi Syf 41
3-Ebru Karpuzoğlu, (2004), “Aile Şirketlerinin Sürekliliğinde Kurumsallaşma” , T.C.İstanbul Kültür Üniversitesi 1. Aile İşletmeleri Kongre Kitabı. 1, S. 45
4-Arman Kırım, (2003), Aile Şirketlerinin Yönetimi. İstanbul: Sistem Yayıncılık, S. 11
5- Sektörel dernekler federasyonu “Aile Şirketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma”
7- http://www.abank.com.tr/pages.aspx?pgID=81
8–5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 3 Temmuz 2009 tarih 27277 sayılı R.G


Etiketler: , , , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa