19 Kasım 2019 Salı

ADALET Mİ? HANİ NEREDE?

Temmuz 15, 2017



Bir şeyi merak edip aramak, neyle karşılaşacağını bilmeden, onun peşinden yılmadan, usanmadan gitmek ne büyük bir fedakarlıktır. Bazen de aradığın şey, sürekli bulunduğu çağın koşullarına göre konulduğu kabın seklini alıyorsa. Bu daha yorucu bir durumdur. Buldum diyorsun ama bakıyorsun, bir zaman sonra bulduğun şey, aradığın şey değilmiş. Buldum dediğin şeyin kalıcı olması için daha fazla şeye ihtiyacın varmış.
        
Adalet, neredeyse insanlığın tarihi ile eş bir kavram. Dilimize Arapçadan geçmiş, ”dengeleme, adil olma, hak gözetme“ [1] anlamındadır. Arapça bir kelime olan "adalet" adl kökünden türemiş olup bir şeyi yerli yerine koyma anlamına da gelir. Doğa bir denge içerisindedir. Her şey aynı adalet gibi yerli yerindedir. Bunun dengesini bozan ise dışarından yapılan müdahalelerdir. İnsanlık tarihinin de öyle olması gerekmez mi? Doğayla uyum içerisinde her şeyin yerli yerinde olması... Ama insana ve doğaya dışarıdan yapılan müdahaleler, hayatın normal akışı içerisinde gitmesini etkileyen nedenlerle dengeyi bozar ve tam karşıtı, “zulüm ve acımasızlık” doğurur. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise adalet,  “Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme “[2]olarak tanımlanmıştır. Bir sözleşme olan, yasalarda adalet ise; haklılık, hukuka uygunluk olarak tanımlanmıştır. [3] Toplum ise adaleti; bir kişi, güç, yargı erki, hukuk düzeni, hakkın arandığı, haksızlıkların giderildiği, eşit muamele görülen, dürüst davranılan ve hakkın hak sahibine süratle teslim edildiği yer olarak görür.[4]

Her şey yerli yerinde olsaydı insanlar adalet aramaya çıkmazdı. Sosyal hayatta adalet her şeye karşı yüksek ahlaki bir erdem olarak, durumuna göre tamlık ve mükemmellik kazandırır. Birçok dini inancın da başlıca konusunu oluşturur. Ölçülü olmayı, dengeden sapmamayı, özgürlük ve insani olgunlaşmayı içerisinde taşır. Hiç bir haksız şeyi kabul etmeme, adaleti keyfilikten çıkarmadır. Keyfilik, insanının kendi öznel tercihidir. Herkese ve/veya her şeye karşı kendi davranışını, öznelliğini yansıtır. Bir ahenk içerisinde giden doğayı ve insanın dengesini bu keyfilik bozar.

Son zamanlarda toplumun gündeminde olan ADALET arayışı yeniden bizim de bu konuda düşünmemize ve bozulan hukuksal ve toplumsal hayatta denge arayışımızı ortaya çıkardı. Adalet, keyfi uygulamalar ile insanların güven duygularını bir kere zedelemeye başladığında, sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte bir düzensizlik ve karmaşa ortaya çıkarır. Toplumda ortaya çıkan bu karmaşa ve güvensizlik durumu, yaratılan bütün değerlerin anlamsızlaşmasına ve yerli yerini bulamamasına neden olur. Toplumun yaratmış olduğu bütün toplumsal katma değerin, toplumu oluşturan unsurlar tarafından adaletli bir şekilde dağıtılmasına vesile olacak hukuksal bir zeminin oluşmasını engeller. Toplumda oluşan bu hak ve hukuk durumu; insanların kendini geliştirmesine, sağlığını koruyucu önlemler almasına, insanca yatıp kalkabileceği bir konuta sahip olmasına ve emeğinin karşılığını almasını sağlayacak düzeni bozar, ortadan kaldırır. Adalet duygusunun bozulması; bütün bu yaratılan değerlerin paylaşılmasında, yeterliği eğitimi alabilecekken bunun alınmamasına, insanın yeteneklerini geliştirememesine, yeterli sağlığı alabilecekken bunun alamamasına, dışlanmış bütün kesimlerin acılarına, kederlerine ortak olunamamasına sebep olur. Bu durum, toplumda duygu karmaşasına da neden olur.

Toplumsal ve hukuksal adalet arayışı, ülkemizde geçmişten beri gelen sorunlu alanlardan biridir. Sürekli hukuksal güvenlik sisteminin  (darbeler, siyasal iktidarlar, yönetici sınıflar vb. tarafından) değiştirilmesi, kalıcı adaletin inşa edilmesinde sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Yapılan anayasal metinler toplumun bütün kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamadığı için de sürekli tartışma konusu olmaktadır. Toplumu oluşturan kesimlerin çıkar çatışmalarında, bunların uygun değer bileşkesinin bulunmaması (Anaysa ve Yasalar vb. düzeyde) sürekli gerginliklere neden olmaktadır.
        
Ülkemizde, iktidar mücadelesi sadece dört veya beş yılda bir yapılan seçim sonuçları üzerinden yapılmamaktadır. Toplumsal gelişmenin, mevcut yasaları aşması ya da kurulan düzenin bozulması nedeniyle alttan gelen, toplumsal kesimlerin baskılarını hafifletmeyi ya da geriletme amacıyla, askeri darbeler aracılığıyla, yeniden toplumsal yapı inşa edilmektedir. Normal yollarla iktidar olamayanlar, askeri yolları kullanmaktadır. Bu durum ister asker, isterse sivil görünümlü darbe uygulayıcılarının, hak arama yollarını ortadan kaldırmasını sağlamaktadır. Yaygın olarak müdahale edilen, yerli yerindeliği bozma faaliyeti, adalet arayışlarını ortaya çıkarmaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanının da ifade ettiği gibi, başka hak arama yolunun kalmaması nedeniyle, iktidar olanların sadece hak ve hukuku işletmeleri değil, sosyal düzene müdahale etmeleri sonucunda bozulan dengenin, yeniden yerli yerine oturtulmasını sağlamak açısından önemli bir tarihsel belirleme yapmaktadır. Tespit edilen adaletsiz bir yönetim şekli CHP açısından da önemli bir belirlemedir. CHP Tarihinde ilk kez, bir hakkın aranması ve bozulan düzenin tekrardan kurulması açısından, bir kamuoyu yaratma çabası ile uzun bir sivil itaatsizlik eylemi yaptı. Hem Türkiye siyasi tarihi açısından hem de CHP açısından önemli bir durumdur. CHP  1960-1970’li yıllarda ilk defa “Ortanın Solu” hareketiyle, kendi sınırlarını zorlayan, solda bir duruş belirlemişti. Toplumda, bozuk düzenin yıkılması, adil, hakça bir düzenin kurulması çabası daha çok sosyal adaletsizliğin giderilmesine yönelik bir çabaydı. İlk defa hukuksal yapının değişmesi ve bunun ortaya çıkaracağı sonuçlar ile iktidarın yeni bir düzen tahayyülü daha geniş bir endişe, kaygı ve gelecek belirsizliği ortaya çıkarmaktadır.

Toplumda kendini mağdur olarak görenlerin bu mağduriyetlerinin gerçek mi? Yoksa kendileri mi bu durumu böyle görüyorlar? Bunların hak ve hukuk yoluyla kendilerini ifade edecek kanalların açılması, bozulmuş durumun hukuksal yollarla ortaya çıkarılması zorunludur. Her kesim tarafından kabul edilen,  yargı da işler iyi gitmiyor. Her şey siyasallaşmakta ve yargıdan adalet bekleyenler “güven” duygusunu yitirmektedirler. Yargıya siyasal iktidar müdahale etmiyorum, adalet var, mahkemeler çalışıyor demekle bu soyut genellemeyi, gerçek bir değer olarak toplumun kabullenmesini beklemesi, mümkün değildir. Ana Muhalefet Partisi Genel Başbakanı siyasal erkin (hükümetin) yargıya müdahale ettiğini ve bunu kanıtlayacak ellerinde belgelerin olduğunu söylüyor.(20.06.2017 CHP grup Toplantısı konuşması) Toplumun değişik kesimlerinde de bu durum çeşitli vesilelerle ifade edilmektedir. Bu durum, adalet uygulamaları açısından aslında toplumda açıkça da görülen bir durum. Toplumun uzunca bir süredir Olağanüstü Hal Yasası (OHAL) ile yönetilmek istenmesi, meclisin yetkilerinin Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) elinden alınarak, OHAL yasasında olmayan düzenlemelerin yapılması da endişeyi artırmaktadır. Temel haklar konusunda düzenleme yapılmayacak denmesine rağmen “hukuk güvenliğinin” ortadan kaldırılması hak arama yollarının kapatılmasının, Adaletsizliğin ön varsayımı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Hak arama yolları sosyal hayatta çok çeşitlidir. Bu yasalarla belirlenebileceği gibi, son zamanlarda toplumların hayatına giren, sivil itaatsizlik yoluyla, bozulan ve/veya eskimiş olan, düzenleyici kuralların değiştirilmesini sağlama çabası şeklinde de olmaktadır. Ülkemizde yaşanan hukuksal ve sosyal adaletsizliklerin ortadan kaldırılması, mücadeleden geçmektedir. Adaletin, halka su kadar, ekmek kadar elzem olduğu, vicdan ve fikir hürriyetinin hava kadar gerekli olduğu çeşitli iletişim kanalları kullanılarak anlatılmalıdır. Bir bütün olarak bakıldığında var olan hukuk düzeni ve uygulamalar yeterli “güvenlik” koşulunu sağlamamaktadır. "Adalet! Hani nerede?" arayışı, toplumun dinamikleri tarafından bu zaman diliminde, yaşanılır çözümü bulmayı yeniden önlerine koymaktadır.

Bu bozuk düzende, bozulan sosyal adalet arayışı, hak ve hukuk anlayışının sağlanmasını arama ve yeniden kurma çabası hiç durmadan devam edecektir.

Ertuğrul KILIÇ

Ankara, 15.07.2017




[1] Çevirim içi: https://www.etimolojiturkce.com/kelime/adl,21.06.2017, Arapça ˁdl kökünden gelen ˁadl عدل  "1. dengeleme, adil olma, hak gözetme, 2. adalet" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça aynı anlama gelen ˁadālat عدالة  sözcüğü ile eş kökenlidir.
[2] Çevirim içi: http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.594a195ed56a37.85000175,21.06.2017
[3] Çevirim içi:http://www.sozluk.adalet.gov.tr/Adalet,21.06.2017
[4] Çevirim içi: http://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/2358424-adalet-uzerine,21.06.2017



Etiketler: , , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa