20 Şubat 2023 Pazartesi

 

ALINAN DEPREM VERGİSİ, ÇEKMEYEN TELEFONLAR, HABERLEŞME HAKKI

ERTUĞRUL KILIÇ [1]

Giriş

Kahramanmaraş merkezli, on şehirde yaşadığımız depremler bir kez daha gösterdi ki, iletişimin her şeyin üzerinde, vazgeçilmez ve yaşamın parçası olduğu. Arama ve kurtarma faaliyetlerinin organizasyonu, toplumun doğru haber alma özgürlüğü ve kamusal bir mal ve hizmet olması nedeniyle yeterli altyapı eksikliği, iletişime ulaşma özgürlüğü kamuoyunda yeniden tartışılır olmuştur. Bu kadar önemli ve vazgeçilmez olan bir hizmet yeniden düzenlenmeden ve iyileştirilmeden,  bu haliyle toplum ve tüketiciler üzerine daha fazla bir yük olarak yansımaktadır.  Diğer taraftan toplumsal bir yara üzerinden alınan deprem vergisi belirli bir amaca ve süreyle, toplumsal bir ihtiyacın giderilmesine yönelmiş bir ek vergi ( fon) uygulaması, kalıcı hale getirilerek amacından yoksun bırakılmış, sürekli bir vergi kaynağı haline dönüştürülmüştür.

Özel İletişim Vergisi, 31.07.2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazetede 5228 sayılı kanunun 38 ’inci maddesiyle değişen, 6802 sayılı Gider Vergileri[2] Kanunu’nun 39’uncu maddesi ile yürürlüğe girmiştir. İlgili maddede; verginin mükellefi, matrahı, nasıl beyan edileceği vb. konular açık bir şekilde yazılmış olmakla beraber, devamında gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilemez hükmü yer almaktadır. 6802 sayılı Gider Vergisi Kanunu’nun gerekçesinde esas olarak çıkartıldığı tarihte üretim üzerinden alınan vergilerin, işletmelerin gelişmesine ve büyümesine engel olması nedeni ile Gider Vergileri Kanunu oluşturulmuştur. Aşağıda açıklanacağı gibi özel iletişim vergisinin üretimden daha çok hizmet giderleri olarak ifade edilen giderler üzerinden tahsil edildiği görülmektedir. Tüketiciler üzerinde aynı KDV,  Özel Tüketim Vergisi gibi bir ek yük olmaya ve beyan üzerinden alınan vergilerden daha çok devlet için bir dolaylı gelir kaynağı olarak görüldüğü sürece, yönetenler tarafından alınmaya devam edeceği itirazsız kabul görmektedir.

ANAHTAR KELİMLER: Vergi, Gider Vergisi, Ek Vergi, Deprem Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Elektronik Haberleşme, Tüketici, Doğal Affet, Deprem


 1. ELEKTRONİK HABERLEŞME, YETKİLENDİRME VE KURALLARI

11.05.2008 tarih 5809 sayılı kanunla[3] düzenlenen elektronik haberleşme kanunun amaç kısmında  sektöründe düzenleme ve denetleme yoluyla etkin rekabetin tesisi, tüketici haklarının gözetilmesi, ülke genelinde hizmetlerin yaygınlaştırılması, kaynakların etkin ve verimli kullanılması, haberleşme alt yapı, şebeke ve hizmet alanında teknolojik gelişimin ve yeni yatırımların teşvik edilmesi ve bunlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.

Kanunun kapsamında;

(1) “Elektronik haberleşme hizmetlerinin yürütülmesi ve elektronik haberleşme alt yapı ve şebekesinin tesisi ve işletilmesi ile her türlü elektronik haberleşme cihaz ve sistemlerinin imali, ithali, satışı, kurulması, işletilmesi, frekans dâhil kıt kaynakların planlaması ve tahsisi ile bu konulara ilişkin düzenleme, yetkilendirme, denetleme ve uzlaştırma faaliyetlerinin yürütülmesi bu Kanuna tabidir.

(2) Millî güvenlik ve kamu düzeni ile olağanüstü hal, (…)1 seferberlik, savaş hallerinde ve doğal afet durumlarında elektronik haberleşme hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin özel kanunların ve 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta Ne Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun, 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 16.6.2005 tarihli ve 5369 sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 3.7.2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.

(3) Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı ve kuruluş kanunları ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde belirtilen görev sahaları ile ilgili konularda olmak üzere Dışişleri Bakanlığı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün elektronik haberleşme cihaz, sistem ve şebekeleri ile bedeli bu kurumlar tarafından ödenerek işletmeciler tarafından kurulan veya kurulacak elektronik haberleşme cihaz, sistem ve şebekeleri hakkında 36 ncı ve 39 uncu maddeler hariç, bu Kanun hükümleri uygulanmaz” belirlenmiştir.

Yine kanunda ilkeler bölümünde haberleşme alt yapısının kurulması, işletilmesi, makul bir ücret karşılığında yararlanması, rekabetin sağlanması, elektronik haberleşme ağında tarafsızlığın sağlanması ve benzeri gibi birçok maddeyi de kanun bünyesinde taşımaktadır. Elektronik haberleşmede yetkili merciler ve görevleri asasında başlıca sayılan bakanlığın (Ulaştırma Bakanlığı) görevleri arasında kanunun 5/f maddesinde “Elektronik haberleşmenin doğal afetler ve olağanüstü haller nedeniyle aksamamasını teminen gerekli tedbirleri almak ve koordinasyonu sağlamak. Haberleşmenin aksaması riskine karşı önceden haberleşmenin kesintisiz bir biçimde sağlanmasına yönelik alternatif haberleşme alt yapısını kurmak, kurdurmak ve ihtiyaç durumunda söz konusu sistemi devreye sokmak.” olarak belirlenmiştir. Kanunun 5 md. sayılan yükümlülükleri yerine getirmek, tüm bu faaliyetlere yönelik uygulama usul ve esaslarını belirlemek, kurulum, uygulama ve işletim süreçlerini planlamak, yürütmek ve koordine etmek.

Diğer taraftan işletmecilerin yükümlülükleri de bu kanunda düzenlenmiştir. Kanunun 12/ğ maddesinde “Afet durumlarındaki haberleşmenin kesintisiz devam edebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması” şeklinde düzenlenmiştir.

Son yaşanan ve toplam 10 il ve daha fazlasında deprem faciasını yaşayan illerimizde bakanlık ve onun yetkilendirmiş olduğu GSM ( Cep telefonunda kullanılan ve bir iletişim protokolü ) operatörleri kanunda sayılan ve kendilerine verilen görevleri uzunca bir zaman yerine getiremez duruma gelmişler, kamuoyunun haber alma hakkı ile arama ve kurtarma işlemelerinin yerine getirilmesini zamanında,  eksiksiz ve kanunda öngörülen şekilde yerine getiremez hale gelmişlerdir.

2.DENETİM VE CEZAİ UYGULAMALAR

Ulaştırma Bakanlığı, re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyet üzerine, bu Kanunda belirlenen görevleri ile ilgili olarak elektronik haberleşme sektöründe yer alan gerçek ve tüzel kişileri denetleyebilir, denetlettirebilir. Mülki amirler ve diğer kurumlar denetim sürecinde her türlü kolaylığı gösterirler. Denetim yapanlar inceleme veya denetime giderken yanlarında denetimin konusunu, amacını ve yanlış bilgi verilmesi halinde idarî para cezası uygulanacağını gösteren bir yetki belgesi bulundururlar. Haklarında denetim yapılanlar her türlü kolaylığı sağlamakla yükümlüdürler. Denetim sürecinde çeşitli kurumlardan uzaman talebinde bulunabilirler. Kurumun denetim faaliyetlerinde görevlendirilen personeli ile bu faaliyetlerin yönetim ve koordinasyonunu sağlayan görevlilerine görevleri sona erdiğinde, Kurumca, elektronik haberleşme sektöründe bağımsız denetçilik yapabileceğine ilişkin bir belge düzenlenir. Devlet memurluğu hakkındaki düzenlemelerde belirtilen koşulları kaybetmedikleri sürece elektronik haberleşme sektöründe bağımsız denetçi olarak görev alabilirler.

Kurum, kanunlar çerçevesinde denetim hakkını kullanarak “kullanım hakkı ve diğer yetkilendirme şartlarına uyulmasının izlenmesine ve denetlenmesine aykırılık halinde işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net satışlarının yüzde üçüne kadar idarî para cezası uygulanır. Millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi ve kanunlarla getirilen hükümlerin uygulanması amaçlarıyla gerekli tedbirleri alır. Gerektiğinde tesisleri tazminat karşılığında devralmaya, belirlediği süre içerisinde yetkilendirme ücretinin ödenmemesi ya da ağır kusur halinde verdiği yetkilendirmeyi iptal etmeye yetkilidir. Yetkilendirmelerin iptalini gerektiren hallerde Bakanlığın görüşünü alır. İşletmecinin işe yeni başlaması ve bir kazanç elde edilip, edilmemesi, iyi niyet ve kendiliğinden bildirimlerde bin liradan bir milyon liraya kadar idarî para cezası ile bu Kanunda belirtilen diğer idarî yaptırımları uygulamaya yetkilidir.

Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde elektronik haberleşme tesisleri ile ilgili bildirimlerin yapılmaması veya güvenlik sertifikası alınmadan kurulması veya Kurum veya Kurum tarafından yetki verilen kuruluşlarca yapılacak ölçümler sonucu, “kurum tarafından belirlenen elektromanyetik alan şiddeti limit değere uygun bulunmaması hallerinde, bunların sahibine bu Kanuna ekli ücret tarifesinde belirlenen ruhsatname ücretinin elli katı idarî para cezası her bir cihaz için ayrı ayrı “ uygulanır.

Kurum, hizmet sunucularının yetkilendirilmesi ve bu yetkilerin izin almadan kullanılması durumunda belirlenen cezaları dışında hizmet sunumlarının kalitesinin denetlenmesini yeterli ölçüde yapmak ve bunu kamuoyuna açıklaması kamusal bir bilgi alma hakkıdır. Anayasanın 22 maddesindeki tüm vatandaşlara verilen haberleşme hakkının korunmasının sağlanması zorunludur.

GSM operatörlerinin yetkilendirilmeleri ve bu yetkilerini kullanırken ortaya çıkan can ve mal kayıplarına sebep olması; bir hizmet ihmali olabilmektedir. Bu ihmalin boyutlarının ortaya çıkarılması hem kurumun yetkisinde hem de yargıya taşındığında mahkemelerin belirleyeceği ölçüler içerisinde olmalıdır. İlgili Bakanlık telekomünikasyon şirketlerinin olağan üstü durumlarda neden çalışmadığı ve yasada belirtilen kurumun önceden önlem alma görevini yerine getirip getirmedikleriyle ilgili her hangi bir açıklama henüz yapmamıştır.

3. ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİNİN YASAL DAYANAĞI, KAPSAM VE MEVCUT UYGULAMA

6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu, Madde 39 -

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuyla görev veya imtiyaz sözleşmesi imzalamak suretiyle veya 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca bu Kuruma bildirim yapılması veya bu Kurumca kullanım hakkı verilmesi yoluyla yetkilendirilen veya yetkilendirilmiş sayılan işletmecilerin" (kablo TV altyapısı üzerinden teknik olarak verilebilecek her türlü hizmetleri dışında (görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olanlar hariç);" telekomünikasyon alt yapısı kurup işleten veya telekomünikasyon hizmeti sunan işletmecilerin,

a) Her nevi mobil telekomünikasyon işletmeciliği kapsamındaki (ön ödemeli kart satışları dâhil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri % 10,[4]

b) Radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmetleri % 10,

c)(5838 sayılı kanunun 14 üncü maddesiyle değişen bent. Yürürlük; 01.03.2009) kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti % 10

d) (5838 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle eklenen bent. Yürürlük; 01.03.2009) (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına girmeyen diğer (5904 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle değişen ibare. Geçerlilik;10.05.2009. Yürürlük; 03.07.2009)elektronik haberleşme hizmetleri %10,

Oranında özel iletişim vergisine tâbidir

“Birinci fıkradaki oranları ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya”"Birinci fıkradaki % 25 ve % 15 oranlarını ayrı ayrı veya birlikte % 5'e, % 5 oranını ise sıfıra kadar indirmeye ve bu oranları kanuni oranlarına kadar artırmaya Cumhurbaşkanlığı (Bakanlar Kurulu), vergiye ilişkin usul ve esasları belirlemeye, ön ödemeli hatlara yapılan yüklemelerin farklı oranlara tabi hizmetlerde kullanılması hâlinde fazla tahsil edilen vergiyi kullanıcıya ödenmesi koşuluyla mükellefe iade ettirmeye, verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

Mobil telefon aboneliğinin ilk tesisinde (operatör değişiklikleri hariç, 2023 yılı için) 260 TL ayrıca özel iletişim vergisi alınır. Bu tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Hesaplanan tutarın yüzde beşini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu şekilde tespit edilen tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye yetkilidir.

Verginin mükellefi; birinci fıkrada sayılan telekomünikasyon hizmetlerini sunan işletmecilerdir. Verginin matrahı, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül eder. Bir aya ait özel iletişim vergisi, izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar beyan edilerek aynı süre içinde ödenir. Bu verginin beyan ve ödenmesine ilişkin olarak 47 ve 48’nci madde hükümleri uygulanmaz.

Bu maddede hüküm bulunmayan hallerde, 3065 sayılı Katma Değer vergisi Kanunu hükümleri uygulanır. Telekomünikasyon işletmecilerinin imtiyaz veya görev sözleşmeleri, ruhsatlar veya genel izinler uyarınca Hazineye ödeyecekleri payın hesaplanmasında özel iletişim vergisi dikkate alınmaz. Özel iletişim vergisi düzenlenecek faturalarda ayrıca gösterilir.

Bu vergiye ilişkin usul ve esaslar ile verilmesi gereken beyannamelerin şekil, muhteva ve eklerini belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Yukarıdaki yasal dayanak incelendiğinde iki önemli husus öne çıkmaktadır;

a) Verginin mükellefi; birinci fıkrada sayılan telekomünikasyon hizmetlerini sunan işletmecilerdir. Verginin matrahı, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül eder. Bir aya ait özel iletişim vergisi, izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar beyan edilerek aynı süre içinde ödenir.

b) Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dâhil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmez.

Bakanlar Kurulu, % 25 oranını % 10’a, % 15 oranını ise ayrı ayrı veya birlikte % 5’e kadar indirmeye ve bu oranları kanuni oranlarına kadar artırmaya yetkilidir.

 

 

4. GEÇEN SÜREDE NE KADAR DEPREM (ÖZEL İLETİŞİM) VERGİSİ TOPLANDI

1999 yılında Gölcük’ de yaşanılan deprem nedeniyle,  4481 sayılı Kanunla, depremde zarar gören vatandaşlar kapsamı dışında bırakılarak, mükelleflerin 1998 yılında beyan edilmiş olduğu gelir veya kurumlar vergisi matrahları ile söz konusu yılda elde edilen ve belli miktarın üzerindeki ücretler, bina, arsa ve araziler, motorlu taşıtlar ile cep telefonları üzerinden tek seferlik ek vergi alınması öngörülmüştü.

Deprem giderlerinin karşılanması amacıyla düzenlenen, halk arasında DEPREM VERGİSİ olarak bilinen ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİ, 31.12.2000 tarihine kadar geçici olarak alınması öngörülürken, kalıcı hale getirilmiştir.

Yıllara göre hangi vergi çeşitlerinden ne kadar vergi toplandığı Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe gerçekleşmeleri açıklamalarından elde etmek mümkündür. Buna göre 2000-2022 yıllarını kapsayan 23 senede toplam, 87 milyar 998 milyon lira özel iletişim vergisi toplanmıştır. 2003-2022 arasındaki 20 yıllık AK Parti iktidarında toplanan deprem vergisi ise 86 milyar 138 milyon lira olmuştur.

Uzun yıllar her sene 3-4 milyar civarında seyreden özel iletişim vergisi geliri enflasyonun yükselmesiyle birlikte 2021’de 6,62 milyar liraya; 2022’de ise 9,3 milyar liraya yükselmiştir. [5]

Deprem için toplanan ve adı halk arasında Deprem Vergisi olarak bilinen vergilerin nereye harcandığı bilinmemekle birlikte eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2011 Van depreminden sonra yaptığı açıklamada toplanan paraların duble yollar, havalimanları ve sağlık harcamalarında kullanıldığını söylemişti. Şimşek, deprem vergileri için şu ifadeleri kullanmıştı: “Bu, duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor.”

 Ancak, devletin gelirleri tek hazinede toplanıyor. Bütün harcamalar, bu hazineden harcanıyor. Buna vergi teorisinde bütçede genellik ilkesi deniliyor. Bir hizmete karşılık gösterilmeksizin tüm kamu gelirleri tüm kamu harcamaları için toplanıyor. Bu yüzden toplanan deprem vergilerinin doğrudan deprem harcamalarının finansmanında kullanılıp kullanılmadığını belirlenememektedir. Bu tek bir amaç için alınan vergilerin genel bütçe içerisinde genel harcamalar için yapılması her ne kadar Sayıştay denetimine tabi olsa da doğrusu gelirin takibi, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine, fon oluşturma anlayışına uygun düşmemektedir.

Halktan ne adla toplanıyor ise vergilerin o alana özgülenmesi ve ilgili yer için harcanması fon yönetimi muhasebesi açısından düşünülmelidir. Fon muhasebesi konusunda “Devletler vergi mükelleflerinden deprem amaçlarıyla topladıkları fonları fon muhasebesi yöntemine göre yönetmekle ve yerinde harcamakla yükümlüdürler. Devlet genellikle belirli bir amaç için yasal düzenlemelerle fonları toplarlar.  Fon muhasebesi, bu fonların kullanımına ilişkin bir sınırlama ve kısıtlamanın gözetilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda fon muhasebesinin odağı iyi yönetişim ve hesap verebilirliktir.

Fon muhasebesi yöntemi, fon teorisi üzerine kurulmuştur. Fon teorisi belirli faaliyet ve olayları, muhasebe işlemlerinin temeli olarak kabul eder. Bu yöntemde, fon deprem için toplanmışsa, fonun deprem amacıyla kullanılması gerekir.  Fon şu an işsizlik sigortası fonu gibi işletilerek nemalandırılır.

Fon muhasebesi yöntemde, fonun nakit ve diğer mali kaynaklara ait hesapları bunlarla ilişkili borç ve alacaklarla birlikte ve bunlarda meydana gelen değişiklikleri, belirlenmiş yönetmelikler ve sınırlamalar çerçevesinde bazı amaçlara ve belli faaliyetleri yürütme amacına uygun olarak birbirinden ayrılmış ancak dengeli olarak kayda geçen bağımsız mali ve muhasebe yöntemidir.”[6]  Ancak deprem vergisi(ÖİV) ihtiyaç duyulan amaçlardan sapılarak, genel bütçe içerisinde değerlendirilmiş ve yukarıda eski Maliye Bakanın ifade ettiği gibi farklı ihtiyaçlar için kullanılmıştır.

Belirli bir amaç için özgülenmesi gereği sınırlı bir amaca hizmet etmesi ve o ihtiyaçlar için kullanılması fon yönetiminin kendi bağımsız karakterinden de kaynaklanmaktadır.

5.TÜKETİCİ AÇISINDAN DEPREM (ÖZEL İLETİŞİM ) VERGİSİ

Yukarıda anılan kanun metninden anlaşılacağı üzere kanun koyucu her ne kadar Özel İletişim Vergisi’nin  (ÖİV) mükellefini, telekomünikasyon hizmetlerini sunan işletmeciler olarak belirlemiş ise de esas olarak telekomünikasyon hizmetlerini sunan işletmeciler nihai tüketicilerden bu vergileri faturalarla toplayarak ilgili idareye beyan etmekte ve ödemektedirler.

Tüketiciler veya nihai kullanıcılar açısından ise bu gelirleri üzerinden beyan ettikleri vergilerden ayrı olarak ödemiş oldukları bir vergi olmaktadır. Hiç bir suretle herhangi bir gelir üzerinden elde edilen vergiden ödemiş oldukları ÖİV indirememektedirler. Her telefon kullanıcısının ödemiş olduğu bu vergi her yıl Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu yeniden değerleme tutarları kadar artırılmaktadır. Bu tutar çoğu zaman ücretle çalışanlara yapılan zamlardan daha yüksek bir tutarı bulmaktadır.

Hâlbuki vergi, yapısı itibariyle devlet ve devletin uyruğunda olan yurttaşları arasında yapılmış olan bir ( verginin kanunla konulup kanunla kaldırılması)[7] sözleşmedir. Bu sözleşme karşılığında devlet yurttaşlarına tam kamusal mal ve hizmet sunar. Tam kamusal mal ve hizmet sunumu devletin asli unsurlarındandır ve varlık nedenlerinin başında gelmektedir.

Tam kamusal mal ve hizmetlerin temel özellikleri şöyle sıralanabilir;[8]

1-Parçalanamaz ve bölünemez

2-Birimlere(ölçümlemeye)ayrılamaz

3-Tüketimi kısıtlanamaz ve sınırlanamaz

4-Dışsallık yayar,

5-Beleşçiliğe (vatandaşlar tarafından karşılıksız kullanmaya) uygundur

6-Etkin fiyatlama yapılamaz

7-Yukarıdaki altı özellik nedeniyle özel sektörce üretilemez

Devlet tarafından üretilen ve sunulan tam kamusal mal ve hizmet kapsamında” Temel İletişim Hizmetleri (posta, telefon altyapısı vb.)” bulunmaktadır. Tüketicilere vergisi alınarak karşılıksız yapılması gereken hizmetler devletin, vatandaşı ile yapmış olduğu sözleşmeye uymayarak ek bir vergi ihsas edilmiştir. Alınan bu vergi de sürekli hale getirilerek, devlet ile vatandaş arasında yapılan sözleşmeye uygun düşmemektedir. Çağdaş devletlerde artık zora dayalı vergi koyma anlayışından çıkıp, devlet ile yurttaş arasında yapılan sözleşme gereği, vergi karşılıklı etkileşim, paylaşım, bölüşüm ve yönetişim, şeffaf bir anlayış haline gelmiştir.

SONUÇ

Devlet ile uyruğunda bulunan vatandaşlar arasında yapılmış olan sözleşme gereği sunulan mal ve hizmetler bir vergi karşılığıdır. Ödenen vergiler karşılıksız değildir. Devletin sunması gereken TAM KAMUSAL mal ve hizmetlerin karşılığıdır. Bunlar için ek vergi alınması ve yaygın olarak bütün vatandaşları kapsaması anayasanın eşitlik ilkesine ve verginin vatandaşın mali gücüne göre alınması ilkesini bozmaktadır. Adaletsiz bir vergi sistemi gelir dağılımını eşit yurttaşlık ilkesini ve bireyin hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırıcı etkileri ortaya çıkarmaktadır.

Ülkemizde yaşanan son depremler de gösterdi ki, iletişimi sağlayanlar ile bunları denetleyenlerin tam kanunda belirlenen hak ve sorumluluklarını yerine getiremedikleri, yaşanılan aksaklıklarla ortayı çıktı ki,  ihtiyaçlar fazlasıyla kamuoyunun bilgisi dâhilinde ortada durmaktadır. Arama ve kurtarma faaliyetlerini aksatıp, kurtarma ekiplerinin sağlıklı bir can kurtarma çalışmaları yürütmelerini sağlayamamamın yanında Anayasanın 22. Md.’sine göre halkın doğru haber alma hakkının yerine getirilmesini de sağlayamamışlardır.

Kanunla, bakanlığa “Elektronik haberleşmenin doğal afetler ve olağanüstü haller nedeniyle aksamamasını teminen gerekli tedbirleri almak ve koordinasyonu sağlamak yasal bir görev olarak verilmiştir. Haberleşmenin aksaması riskine karşı önceden haberleşmenin kesintisiz bir biçimde sağlanmasına yönelik alternatif haberleşme alt yapısını kurmak, kurdurmak ve ihtiyaç durumunda söz konusu sistemi devreye sokmak” ihtiyacını yerine getirememişlerdir. Kanundan kaynaklanan hakları kamu idareleri yerine getirerek afet nedeniyle sunulamayan ayıplı hizmetleri dolayıysa iletişim operatörlerinin görevleri ve sorumlulukları yeniden gözden geçirilmelidir.

Belirli amaçla toplanan vergilerin bir fon özelliği taşıdığıdır.  Fon muhasebesi kuralları içerisinde, bu fonların kullanımına ilişkin bir sınırlama ve kısıtlamanın gözetilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda fon muhasebesinin odağı, iyi yönetişim ve hesap verebilirlik olmaktadır. Toplanan Deprem Vergileri, bu anlayışın dışında değerlendirilerek her defasında halkın belirli amaç için katlandığı maliyeti, tekrardan önüne bir defa daha konulmak zorunda kalınmamalıdır.

Deprem vergisi olarak konulan daha sonra sürekli bir vergi haline getirilen Özel İletişim Vergisi, tam kamusal bir hizmet olması ve “iletişimin ve haberleşmenin” devletin temel görevleri arasında olması nedeniyle yeniden gözden geçirilmelidir. Alınması halinde ise fon yönetimi anlayışıyla tek bir amaç için özgülenmelidir.

20.02.2023

[1] SMMM- Bağımsız Denetçi Sorumlu Ortak

[2] 23.7.1956 ve Sayı: 9362 sayılı R.G. 6802 sayılı Kanun.

[3] 10.11.2008 tarih Sayı: 27050 Mükerrer R.G 5809 Sayılı Kanun.

[4] 6518 sayılı Kanun’un 3. mad. ile değişen ibare. Yür:01.03.2014

[7] 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 6 “Vergi Ödevi”ni 73’üncü maddesinde düzenlemektedir. Buna göre, “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” (m. 73).

[8]  EROL, Ahmet ”Vergi Felsefesi ” İstanbul, 2011,İSMMO  Yay. no:140, s.107.

Etiketler: , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa