SUYU BULANDIR Kİ
DERİNLİĞİ BELLİ OLMASIN
O
kadar fazla şey var ki basit olmasına rağmen anlaşılamıyor. Topluma karmaşık
görünüyor. Açık olarak ulu ortada duran şey ise ikna edemiyor kimseyi. Herkes
öküzün altında buzağı arıyor. Velâkin kimse ne gördüğüne ne de duyduğuna
inanası gelmiyor.
Hal
böyle olunca demokrasilerin şeffaflığından, toplumların açıklığından,
devletlerin adaletinden bahsedilip durulurken bu sağlanamıyor. Bu kadar anlaşılmaz olan ne olabilir ki?
Toplumda
ortaya çıkan bölünmüşlük duygusu ve kültürel ayrışma mı? Sürekli küçük
parçalara bölünme ve kendi kabuğuna çekilme mi? Kendi dışında bir şeye inanmama
ve bazen kendinden şüphelenecek duruma düşüp hastalıklı hale geleme mi? Bu
yaşanılanlar toplumsal gerçeklikten ayrı düşünülemez. İnsanlar ayrışırken kendi
doğrularını veya sığınaklarını da kendilerinin yaratmaları.
Toplumlar
ortak duygu ve düşüncede, iyi günde ve kötü günde bir araya gelmesi, en
önemlisi de ortak yaşamda dayanışmada bulunabilmesidir. Bunun olabilmesi için
ortak duygular etrafında birleştirici bir gerçekliğin de olması gerekli
görülmelidir.
Toplumu oluşturan insanlarda
sürekli bir endişe kaynağı yaratarak, güven içerisinde geleceği inşa etme ve
bunun için çalışma çabasını göstermesi engellenirse, gündelik yaşamın kıskacında hapis hayatı
yaşar. Toplumu oluşturan aile ve bireylerin hayatlarını sürdürebilmeleri için
temel ihtiyaçlarını karşılamaları zorunlu bir gerekliliktir.
Maslow,
ihtiyaçlar hiyerarşisini beş temel
kategoriye ayırmıştır. Bunlar fizyolojik gereksinimler, güvenlik
gereksinimi, sevgi / ait olma gereksinimi, saygınlık gereksinimi, kendini
gerçekleştirme gereksinimidir.
Toplumlar
temel gereksinimleri karşılanmazsa, kendi neslini sürdüremez duruma düşerek
yaratıkları organizasyonlara zarar verebilirler.
Yöneticiler,
yönetilenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak durumundadırlar. Bu sadece ilkel
bir toplulukta değil, en modern toplumlarda da barış ve güvenlik içerisinde yaşamaları
ortak yaşamanın ve bir arada durmanın temel yapı taşıdır.
Bir
ülkede insanlar işsiz kalıyorsa, öğrenim hakkı sağlanmıyorsa, sağlıktan yararlanamıyorsa
bu temel hakları askıya alınmış demektir.
Yoksulluk gittikçe yaygınlaşıyorsa çocukların beslenmesi sağlanamıyor,
barınma hakkı ortadan kaldırılıyorsa, bütün bunlar varmış ama gerçekte yokmuş
gibi yapılıyor ise, insanın kendini gerçekleştirme gereksini mi ortadan kalmış denilebilir.
Yönetenler
tarafından, ortaklaşılan ve toplumu bir arada tutan hukuk sistemi, sürekli
delinerek kendi istediği gibi uygulanabilir hale sokulabiliyorsa, ve gerçeklik
ters yüz edilip, olmayanı olmuş gibi gösterilebiliyorsa toplumsal saygınlık
ihtiyacı askıya alınmış olabilmektedir.
Bütün
bu gerçekliğe (gerçek olmayana) ses çıkarmadan, sesini yükseltenin haklı olduğu
kanısını yaratana muhalefet edilmeden topluma, siz bekleyin her şey güzel
olacak demek ihtiyaçlarınızdan vazgeçin demek gibi bir duyguya sürükleyebilir.
Herkesin gördüğünü görmezlikten gelerek bunu biz söylersek mağduriyet yaratırız
suskunluğunu, politik bir yol olarak tercih etmek aynı zamanda toplumun
güvenlik gereksinimini ve geleceğini inşa etme çabasını engellemek olarak
ortaya çıkabilir.
Çok
açık bir şey var ki; ülkenin ihtiyaçları çok yönlü ve bu ihtiyaçlar iktidar
tarafından karşılanamıyor. İşsizlik, yoksulluk, açlık, konut sorunu, eğitimde
yaşanılan karmaşa, sağlıkta ortaya çıkan belirsizlikler, artık bütün
çıplaklığıyla görünmektedir. Bunlar yokmuş gibi gerçek sorunları çözmek yerine,
başka gündemler yaratarak toplumun inançsal duygularıyla bütün bunların üzerini
örtmek bir marifet olsa gerek.
Muhalefetin
yeteneksizliği, sistemin sorunlarının çözümünü sadece kendi yüksek
yeteneklerine bağlama anlayışı, toplumun kaygı ve endişesini gideremiyor.
Kendini gerçekleştirmesinin önünü açamıyor. Sorunları açık ve bütün çıplaklığıyla
toplumla paylaşmamanın vermiş olduğu sıkıntılar, geçmişin kör ve sağır
karanlığında boğulmasına yol açıyor. Yanlışa karşı duruştan uzaklaşarak, gerçek
sorunlar yerine yan yollardan giderek çözüm bulmaya çalışmak sorunun parçası
olmaktan öteye geçemiyor.
Hükümet
edenler bu gerçeklikten kaçmanın yollarını bulup, üzerini kalın bir tülle örterek
görünmez olmasını sağlamak için olağan üstü bir gayret gösteriyorlar. İletişim
araçlarını kullanarak, gerekirse kendi yaptıkları her şeyi geçersiz sayıp yeni
gerçeklikler yaratabiliyorlar. Anayasadan tutun da, ekonomik ve sosyal olayları
istedikleri gibi güç olgusuyla yorumlayıp gerçekliğin üstünü kapatabiliyorlar.
Toplumun gündeminde olmayan, ihtiyaç hiyerarşisinde yer almayan olayları gerçek
gündem yapıp, geçekliği
gölgeleyebiliyorlar. Toplumun acil ihtiyaçlarını, geleceğin umuduna yükleyerek
yokmuş gibi davranabiliyorlar. Hatta sorunların hiçbirinden sorumluğu yokmuş ve
iktidar değillermiş gibi davranabiliyorlar. Suyu bulandırıp toplumun derinliği
görünmesine engel olmakta mahirler.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa