3 Temmuz 2020 Cuma

AİLE SİGORTASI, YOKSULLUĞA ÇARE OLABİLİR Mİ?




Her vatandaşın temel hakkı, insanca yaşam hakkıdır. Her vatandaş eğitim, sağlık ve adalet kurumlarından eşit pay aldığında insanca yaşam koşullarına ulaşır. Toplumsal refahın, mutluluğun ve gelirin eşit bölüşüldüğü bir düzen içinde insanca yaşam kurulabilir.
Sosyal Devlet, vatandaşların emeğini ve ekmeğini güvence altına alır. Vatandaşlar arasında eşitliği ve bütün toplum için adaleti sağlar. Toplumsal denge, güçlü bir Sosyal Devlet aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
İnsanlar sosyal hayatın devamını güçleştiren ve günlük hayatını sıkıntıya sokan sorunlarla karşılaştığında bu sorunları çözmeye yönelik çeşitli yöntemler geliştirirler. Sosyal sigortalar kavramı da bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.
Sosyal sigortalar ilk olarak düşük gelirli sanayi işçilerini kapsamına alırken, zamanla ticaret ve hizmetler kesimindeki işçilerini de kapsamına alarak genişlemiştir. Giderek kendi adına bağımsız çalışanları, günümüzde ise bütün halkı kapsayarak sosyal güvenlik müessesine geçiş başlamıştır.
İş kazasında ölen veya sakat kalan işçiler ile bunların geçindirmekle yükümlü oldukları aileleri sosyal sigortalar tarafından korunurken, zamanla kapsamı genişletilmiş ve hangi nedenle olursa olsun, aile reisinin ölümünden sonra geride kalanlarda sigorta tarafından korunur hale gelmiştir.
Sigorta, aynı tehlike altında bulunan kişilerin yan yana gelerek karşılaşacakları zararları eşitlemek amacıyla bir araya gelip, bir sigortalılar topluluğu oluştururlar. Bu sigortayı,özel sigortadan ayıran ve sosyallik kazandıran, sigortalıların ödedikleri primlerden karşılanması ve gelirin yeniden dağıtımına dayanmasıdır.
Yoksulluk, bütün ülkelerde önemli bir sorun olarak varlığını korumakta ve birçok insanın hayatını yakından ilgilendirmektedir. Yoksulluk tanımları birçok şekilde yapılmaktadır. Bunlardan birisi İnsanın günlük kalori miktarını karşılayacak yiyecek fiyatlarından hareket ederek hesaplanabilmektedir. Buna “mutlak yoksullukta” denilmektedir.
TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) çalışanların geçim şartlarını her ay düzenli olarakyaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı ”araştırmasıyla açıklamaktadır. Ocak 2020 ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.219,45 TL olarak belirledi. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7.229,49 TL.
Türkiye Cumhuriyeti, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi’ni” 1971’de imzalamıştır. Aile Sigortası, bu sözleşme kapsamında yer alan ve uygulamayı kabul ettiğimiz dokuz sigorta dalından birisidir. Bu sözleşmeye göre Ülkemiz sekiz sigorta kolunu uygularken,  Aile Sigortasını uygulamamaktadır.
Aile sigortasının uygulanmasına duyulan ihtiyaç, temel olarak ülkemizde ekonomik krizle birlikte ihtiyaç sahiplerinin artmış olmasından kaynaklanmaktadır.Nüfusumuz gittikçe yaşlanmaktadır. İşsizlik sorunu kronik bir hal alarak çözülemez bir noktaya gelmiştir.

Genel yoksulluğun ve çocuk yoksulluğundaki oran giderek yükselmektedir. Tarım kesiminin küçülmesi ve kırsal kesimde artan yoksulluk, sosyal sigorta programlarının kapsamadığı çalışan gruplar, özel olarak korunması gereken engelliler, çocuklar, bölünmüş aileler, bu ihtiyacı daha da acil hale getirmektedir.
İşsizler için oluşturulan işsizlik fonunun,yararlanma koşullarının ağır olması nedeniyle işsiz kalanların bu fondan yararlanmalarının zor ve belirli bir zaman kısıdıyla sınırlı olması, toplumda yeterli bir sosyal güvenlik şemsiyesi olamamaktadır.
Türkiye'de 65 yaş üstü nüfus oranı yüzde dokuza ulaştı. Neredeyse çok yaşlı ülke konumuna gelmektedir.Tarım kesiminde çalışan nüfusun kentlere göç etmesi ve üretimsizlikten kaynaklanan yoksulluk da gittikçe artmaktadır.
Ekonomik kriz nedeni ile bölünmüş ailelerin çocuklarının korunması, özel gruplara yönelik çalışmaların yetersiz kalması, normal yaşamını sürdüren insanların bile karşılaştığı sorunları çözememesi, engelliler açısından daha da kötü bir noktada bulunmaktadır.
Ülkemizde yaşanan bunca yoksulluğa, işsizliğe, yeterli derecede alınamayan eğitim, sağlık ve gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı vatandaşların korunma ihtiyaçları gittikçe artmaktadır.
Yoksulluğa karşı tek başına bir çare olamayacağı açık olmasına rağmen Aile Sigortasının bir nebzede olsa bir yaşam hakkı olarak ihtiyaç sahiplerine geçici bir koruma sağlayabilecek olmasıdır.
Ailedeki bireylerin gelirleri üzerinden hesaplanacak bir yaşam gelirinin sağlanması sosyal devlet olmanın vaz geçilmez bir görevidir. Çeşitli şekillerde sağlanan sosyal yardım programları da vatandaşın hak talebi olarak görülmeyip menfaat üzerinden düzenlenmesi geçici çözümler üreterek, kalıcı hale gelmiş sorunların üstesinden gelememektedir.
Eşit, adil bir eğitim, sağlık ve gelir dağılımı insanca yaşam için bütün yurttaşları koruyacak ve kapsayacak bir şemsiyeye acil olarak toplumun ihtiyacı bulunmaktadır. Aile sigortası, yoksulluğu ortadan kaldırmaz ama yaşam hakkı için bu ara çözümlerden biri olabilir.
Yaşam hakkı en kutsal haktır ve sosyal devletin vazgeçilmez görevidir.





0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa