AİLE SİGORTASI, YOKSULLUĞA ÇARE OLABİLİR Mİ?
Her
vatandaşın temel hakkı, insanca yaşam hakkıdır. Her vatandaş eğitim, sağlık ve
adalet kurumlarından eşit pay aldığında insanca yaşam koşullarına ulaşır.
Toplumsal refahın, mutluluğun ve gelirin eşit bölüşüldüğü bir düzen içinde
insanca yaşam kurulabilir.
Sosyal
Devlet, vatandaşların emeğini ve ekmeğini güvence altına alır. Vatandaşlar
arasında eşitliği ve bütün toplum için adaleti sağlar. Toplumsal denge, güçlü
bir Sosyal Devlet aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
İnsanlar
sosyal hayatın devamını güçleştiren ve günlük hayatını sıkıntıya sokan
sorunlarla karşılaştığında bu sorunları çözmeye yönelik çeşitli yöntemler geliştirirler.
Sosyal sigortalar kavramı da bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.
Sosyal
sigortalar ilk olarak düşük gelirli sanayi işçilerini kapsamına alırken,
zamanla ticaret ve hizmetler kesimindeki işçilerini de kapsamına alarak
genişlemiştir. Giderek kendi adına bağımsız çalışanları, günümüzde ise bütün
halkı kapsayarak sosyal güvenlik müessesine geçiş başlamıştır.
İş
kazasında ölen veya sakat kalan işçiler ile bunların geçindirmekle yükümlü
oldukları aileleri sosyal sigortalar tarafından korunurken, zamanla kapsamı
genişletilmiş ve hangi nedenle olursa olsun, aile reisinin ölümünden sonra
geride kalanlarda sigorta tarafından korunur hale gelmiştir.
Sigorta,
aynı tehlike altında bulunan kişilerin yan yana gelerek karşılaşacakları
zararları eşitlemek amacıyla bir araya gelip, bir sigortalılar topluluğu
oluştururlar. Bu sigortayı,özel sigortadan ayıran ve sosyallik kazandıran,
sigortalıların ödedikleri primlerden karşılanması ve gelirin yeniden dağıtımına
dayanmasıdır.
Yoksulluk,
bütün ülkelerde önemli bir sorun olarak varlığını korumakta ve birçok insanın
hayatını yakından ilgilendirmektedir. Yoksulluk tanımları birçok şekilde
yapılmaktadır. Bunlardan birisi İnsanın günlük kalori miktarını karşılayacak
yiyecek fiyatlarından hareket ederek hesaplanabilmektedir. Buna “mutlak
yoksullukta” denilmektedir.
TÜRK-İŞ
(Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) çalışanların geçim şartlarını her ay
düzenli olarakyaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı ”araştırmasıyla açıklamaktadır.
Ocak 2020 ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı)
2.219,45 TL olarak belirledi. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira,
elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için
yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk
sınırı) 7.229,49 TL.
Türkiye
Cumhuriyeti, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin
Asgari Normları Sözleşmesi’ni” 1971’de imzalamıştır. Aile Sigortası, bu
sözleşme kapsamında yer alan ve uygulamayı kabul ettiğimiz dokuz sigorta
dalından birisidir. Bu sözleşmeye göre Ülkemiz sekiz sigorta kolunu
uygularken, Aile Sigortasını
uygulamamaktadır.
Aile
sigortasının uygulanmasına duyulan ihtiyaç, temel olarak ülkemizde ekonomik
krizle birlikte ihtiyaç sahiplerinin artmış olmasından kaynaklanmaktadır.Nüfusumuz
gittikçe yaşlanmaktadır. İşsizlik sorunu kronik bir hal alarak çözülemez bir
noktaya gelmiştir.
Genel yoksulluğun ve çocuk yoksulluğundaki oran giderek yükselmektedir. Tarım kesiminin küçülmesi ve kırsal kesimde artan yoksulluk, sosyal sigorta programlarının kapsamadığı çalışan gruplar, özel olarak korunması gereken engelliler, çocuklar, bölünmüş aileler, bu ihtiyacı daha da acil hale getirmektedir.
İşsizler
için oluşturulan işsizlik fonunun,yararlanma koşullarının ağır olması nedeniyle
işsiz kalanların bu fondan yararlanmalarının zor ve belirli bir zaman kısıdıyla
sınırlı olması, toplumda yeterli bir sosyal güvenlik şemsiyesi olamamaktadır.
Türkiye'de
65 yaş üstü nüfus oranı yüzde dokuza ulaştı. Neredeyse çok yaşlı ülke konumuna
gelmektedir.Tarım kesiminde çalışan nüfusun kentlere göç etmesi ve
üretimsizlikten kaynaklanan yoksulluk da gittikçe artmaktadır.
Ekonomik
kriz nedeni ile bölünmüş ailelerin çocuklarının korunması, özel gruplara
yönelik çalışmaların yetersiz kalması, normal yaşamını sürdüren insanların bile
karşılaştığı sorunları çözememesi, engelliler açısından daha da kötü bir
noktada bulunmaktadır.
Ülkemizde
yaşanan bunca yoksulluğa, işsizliğe, yeterli derecede alınamayan eğitim, sağlık
ve gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı vatandaşların korunma ihtiyaçları
gittikçe artmaktadır.
Yoksulluğa
karşı tek başına bir çare olamayacağı açık olmasına rağmen Aile Sigortasının bir
nebzede olsa bir yaşam hakkı olarak ihtiyaç sahiplerine geçici bir koruma
sağlayabilecek olmasıdır.
Ailedeki
bireylerin gelirleri üzerinden hesaplanacak bir yaşam gelirinin sağlanması
sosyal devlet olmanın vaz geçilmez bir görevidir. Çeşitli şekillerde sağlanan
sosyal yardım programları da vatandaşın hak talebi olarak görülmeyip menfaat
üzerinden düzenlenmesi geçici çözümler üreterek, kalıcı hale gelmiş sorunların
üstesinden gelememektedir.
Eşit,
adil bir eğitim, sağlık ve gelir dağılımı insanca yaşam için bütün yurttaşları
koruyacak ve kapsayacak bir şemsiyeye acil olarak toplumun ihtiyacı
bulunmaktadır. Aile sigortası, yoksulluğu ortadan kaldırmaz ama yaşam hakkı
için bu ara çözümlerden biri olabilir.
Yaşam
hakkı en kutsal haktır ve sosyal devletin vazgeçilmez görevidir.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa